23. Burası Kendinden Uzaklar

837 164 174
                                    

Burası (Lise)
Kendinden Uzaklar
23.Bölüm

Bulutların dünyaya ağladığı düşünülür. Belki, evren gülüyordu ama kimse farkın değildi. Neden hep yaşlar hüzünde olsun ki... Belki de biri kahkaha atarken gözlerinden yaş gelmiş, karnına ağrılar sağlanmıştır.

Bunu hak etmiyor muyuz? İnsanlar ne diye araya hüznü sokarlar? Belki daha başka ve daha fazla gülmek içindir. Kim bilir?

Olamaz mı? Bence bir denemek lazım.

Karam kucağındaki kitabı sarılırcasına göğsünde tutarken gülümseyerek yürüyordu. Okul bahçe kapısında nöbet tutar gibi volta atarak gelmelerini bekliyordu. Güneş'in her gün kardeşini okula arabası ile bıraktığını biliyordu. Onunla bu sayede konuşma fırsatı bulabilirdi. Kardeşi anlattığı olaya pek inanmasa da bunu Güneş'e sorarak teyit edecekti.

Aslında kendisi emindi ama bunu birde ondan duymak güzel olacaktı. Aklından bir ihtimal bunu yalanlayıp, Jotunheim olmadığını söyler mi diye geçti. Fakat bunu yapmadan önce kimseye söylemeyeceğine dair söz verecekti. Onunla daha önce hem Aslılarda hem de Yağız Efe'nin doğum gününde karşılaşmıştı. Aslında onu görür görmez sevmişti fakat sıcak kanlı bir insan olmadığı için bu duyguya pek anlam verememişti.

Düşüncelere ve güzel hayaller dalmışken Yağız Efe bisikleti ile onun önünde durdu. "Bu ne, bu? Gülüyor musun sen acaba?"

Karam neşesini bozmadı ama yine de karşılık vermeden edemedi. "Ne olmuş yani?"

Yağız Efe "Sadece bu kadar yetenekli olduğunu bilmiyordum." deyip hafif kıskanarak baktı. Bir yandan tarif ederken bir yandan konuştu. "Bak dudak kenarları hafiften yukarı çıkartırsın. Dişlerin bir güneş gibi iki dudağın arasında doğarken ışıklarını etrafa saçar. Herkes bu kadar iyi gülümseyemez. Yetenekliymişsin doğrusu."

Karam övgü alınca aynı onun taklidini yaptı. Övülmeyi bekleyen bir şekilde dibine sokulup "Yoksa bana aşık mı oldun?" diye sordu. Gözlerini kırpıştırarak cevabı bekliyor gibi yaptı.

Yağız Efe dibindeki kızı itip kendini beğenmiş bir şekilde omuzlarını geriye attı. "Kendim dururken sana mı aşık olacağım. Benim bisikletimin tekerleği bile yakışıklı bir kere."

Karam "Narsist." diyerek onu eleştirirken bu sefer Yağız Efe ona yılışık bir tavırla yaklaştı. "Baksana ama ne kadar sevilesi. Aşık oldun değil mi bana?" gözlerini kırpıştırarak cevap bekledi.

Cevap onu kendinden uzaklaştırılarak verilmişti. Yağız Efe geriye gidip onun diğer elindeki kitabı gördüğünde sanki kitabın yazarı kendiymiş gibi davrandı. "Ver imzalayayım."

Karam kendinden emin bir şekilde kitabın kapağını açıp ona uzattı. "Zaten yazardan imzalı canım."

Yağız Efe internet üzerinde imzalı satılan kitabın genellikle pahalı olduğunu biliyordu. Siteye ödeyeceğine parayı Yağız Efe'ye verseydi, o da imzalı getirebilirdi. Bir ara bunun ticareti bile yapmıştı. Güneş'e imzalattığı kitapları 'Ben internetten aldım size ucuza veririm.' diyerek dağıtıyordu. Ne var ki Güneş bunu kısa zaman içinde anladı ve bir daha getirdiği kitapları imzalamadı. Yağız Efe bu fırsatı kaçırmış gibi dövündü.

"Bende imzalı vardı, sana satardım. O kadar para vermene gerek yoktu. Sonuçta benim hayranımsın diye sana indirim yapabilirdim."

Karam kitabı kendine çekti ve hava atarak "İmza bedeli ödemedim. Çünkü satan kitapçı bile bunun imzalı olduğunu bilmiyordu."

"Ay fakir, paran yokta kendin mi imzaladın yoksa?" Yağız Efe onun üzerine gülerken ifadesini donduracak bir şey söyledi. "Bizzat kendi imzaladı. Hemde gözlerimin önünde."

BURASI LİSEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin