52. 𝔅𝔬̈𝔩𝔲̈𝔪
Küçük ama Derin VedalarRuhla varolan her şey acısını kalbinde hisseder. Derin yaralar ya da küçük vedalar her zaman orada gizlenecektir.
Bugün günlerden cumartesi Kardiler Cemiyeti için büyük bir ayrılışın gün vaktiydi.
Yapış yapış terlemiş ve içindeki huzursuzlukla uyanmıştı. Dalgalı karışık saçlarını yüzünden çeken Aslı, yorganı üstünden attı. Su içip yüzünü yıkayacaktı. Gece başını yastığa koyduğundan beridir kıvranır gibi dönüp durmuş, en sonunda uyuduğunda birkaç saat geçmeden yeniden uyanmıştı.
Saat sabahın altısıydı. Gün yüzünü göstermiş güneş ışıklarını dünyaya serpmişti. Sarsak adımlarla ayağında pofuduk terlikleri sürterek aşağı kata indi. Halsizdi.
Dikkatsizce mutfağa doğru gittiğinde sehpaya çarptı. Yarı uyanık halinde uyku sersemi yürüyüşü vardı. Ses çıktı ama üzerindeki vazo sallanıp durdu, düşmedi.
Bir bardak su ile birlikte salondaki büyük koltuğa geçtiğinde gerçek bir ağırlığın altında eziliyordu. Kalbine ince ve sinsi bir sancı sokuluyordu. Ani acılar geliyor ve geçene kadar canını yakıyordu.
Ufuk'un gitmesine üzülüyordu fakat bu bataklığın içinde büyüyen hüzünlü bir nilüferdi. Onun altındaki balçıklar on altısına kadar bir çocuğun biriktirdiği acılardı.
Ağlamak istiyordu ama gözünden düşen yaş yüreğindeki ateşi söndürmedikten sonra ne işe yarayacaktı.
Tam olarak neye ağlayacaktı.
İçine kapanmamıştı, herkesin söylediğinin aksine asosyal ve depresif değildi. Kimse ona ulaşamamıştı; annesi ve ağabeyi de. Hayatı boyunca insanları ayıran dertler olduğuna emindi.
Hayat, Aslı'yı derdinin belirttiği bir bölgeye koymuştu. Diğerleri onu arasa da bulamamıştı.
Onu dert bölgesinde görmeyi başaran Ufuk olmuştu. Çünkü aynı derdin bölgesindeydiler. Aslı kendini gölgede saklıyordu oysa Ufuk açıkta cesur duruyordu.
Kahraman arkadaşı gidecekti. Çok izlediği filmleri ve okuduğu kitapları düşündü. Süper kahramanlar giderse film ve kitaplar nasıl devam ederdi.
Sehpaya koyduğu su dolu bardağına gözleri takılmış bir şekilde düşünürken koridordan gelen ayak sesini duydu. Annesi terliklerini sürterek yürüyordu.
Gelip kızını salonda oturmuş bir şekilde gördüğünde pekte şaşırmadı. Arkadaşı gidecek diye üzüldüğünü biliyordu. Onu bu saatte ayakta görmek neredeyse mutlu edecekti. Sonuçta kızı kendini derin bir uykuya verip gerçeklerden ve onu üzecek durumlardan kaçmak için uyumayı tercih etmiyordu.
Belki kızı büyümüştü, yüzleşmekten kaçmıyordu.
"Kızım bu saatte neden uyandın? Hemde haftasonunda." diyerek geçip yanına oturdu. Sesi buğulu ve kısıktı. Söyleyiş tarzından üstelemediği, belli oluyordu.
Aslı sessizliğini sadece bir müddet korudu. Süküneti bozan kelimeleri değil ağlaması oldu. Annesi için tuhaftı, birden ağlamaya başlamıştı.
Aslı ise sonunda başlamıştı. Ağlamaya ve içinde tuttuklarını söylemeyi. Çünkü kendini suçlamayı bir türlü bırakamıyordu. Kendine daha büyük bir ceza olsun diye bu sefer ailesi de onu suçlasin istedi.
"Anne."
Annesi onu sakinleştirmek istiyordu. Fakat yanlış bir davranışın tekrar içine kapanmasına neden olacağını biliyordu. Kızına normal davrandı. Ona sarılmadı ya da ağlama demedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BURASI LİSE
HumorCiddiyetsizliği ciddiye almak gerekir. ___ Daha ilk dersten öğretmen büyüdüğümüzü, artık çocuk olmadığımızı ve liseye geçtiğimizi söylemişti. O gün kardiler cemiyeti asil üyeleri olarak üçümüzde yüzümüzü buruşturup gülmüştük. Şimdi beş kişiydik ve...