34. Burası Kankiloştoşko

753 155 146
                                    

Burası Lise
34.Bölüm
Kankiloştoşko
Nimet- Didomido feat Eglo G


Ünlü bir kankiloştoşko der ki “Kankiloştoşkoluk ölmez.”

Papatyalar uçuşurken yapraklarının ellerinden rüzgâr tutmuştu. Güneş bulutların arkasından dünyadan saklanıp birden çıkarak onu şaşırtıyor ve sevimli oyunuyla mutlu oluyordu. Gözlerini süzerek sıcaklığını yolluyordu.

Ufuk, yılların keşmekeşliğini sırtında taşımız eski bir sokak gibi hüznü ve yaşanmışlığı ile hayatta kalmaya çalışıyordu. Onu ayakta tutan sağlam direği Uzay’ın bacaklarıydı. Çömeldiği yerden bacaklarına sarılmış ve onu anlayacak türkülere sığınmıştı.

“Ben yoruldum okul, gelme üstüme. Yol verdim kankiloştoşkomun en hasına.”

Uzay bu dramdan dolayı yaşadığı çocuklukta çökmüş ve yıllarını çabucak ihtiyarlığa getirmişti. Saç sakal beyaza karışmasa da yediği pamuk şeker mavi sakal gibi çenesinden aşağıya sallanıyordu. Serzenişte bulunup darlandığını belli etti. “Yeter kardi. Yeminle bol dramdan sevinç kaybı yaşadığım için öleceğim. Git, özür dile, affettir kendini.”

Ufuk, kollarını çekip başını kaldırarak ona baktı. “En zeki arkadaşınız benim, Allah’sen küçük aklınızdaki fikirlerin benim beyin fırtınamla yarışamayacağını unutmayın.” Bunu elbette yapmış dil dökmüştü, hem de defalarca. Ama kimisinde Aslı koşarak uzaklaşmış kimisinde ise Yağız Efe tarafından uzaklaştırılmıştı. Tüm o hayal kırıklığını tekrar hissettiğinde ağıt yakmaya başladı.

“O benim ilk kankiloştoşkomdu. Ben onu da uzaya götürecektim. Daha biz Marslılar ve Jüpiterliler ile dizi keyfisi yapacaktık. Onlara Kuzey Güney izletecektik. Gitti kankiloştoşkom gitti. Hemi de sataniste gitti.”

----
(Aslı)

Onun tam olarak ne isteyeceğini yada neyden hoşlanacağını bilmediği için kendi seveceği şeyleri düşünüp ona göre hareket edecekti. Aslı’nın taktiği buydu ve listesindeki ilk madde uykuydu. Fakat gel beraber yatalım demek yanlış noktalara gidebilirdi. Bunu düşününce dehşet içinde kafasını iki yana sallayıp bu maddenin üzerini karaladı.

İkinci ve yeni birinci fikri, tabiiki de yemekti. Kantinden yiyecek ve içecek bir şeyler alıp kollarının arasını doldurarak yanında gitti. Karam her zaman ki gibi köşedeki masada oturup kahve içiyordu.

Aslı yiyecekleri ve meyve sularını masanın üzerine birden bırakıp hemen karşısındaki sandalyeye geçti.

“Naber kankiloştoşkom?” diyerek yaptığı hızlı girişi Karam tarafıdan yüzünde diksindiğini belli eden ifade ile blok edildi. “O şeye benzeyen adı söyleme bana.”

Aslı gözlerini devirip “Ciklet markasına benzeyen mi?” diye sorduğunda Karam aradığı ama bulamadığı sözcüğün bu olduğunu hemen onayladı. “Evet, ciklet markasına benzeyen sıfatı bana kullanma.”

Aslı masadaki çilokataya uzanırken burun kıvır gibi cevap verdi. “Zaten Ufomdan başkasına söylemek içinden gelmiyordu. Al bunlardan ye hepsini sana getirdim.”

“Niye bunları yiyip dana gibi olayım diye mi?” diyerek laf atan Karam onun bundan dolayı alınacağını biliyordu. Hemen dudaklarını büken Aslı sesi titreyerek “Bunları yiyen dana mı oluyor be!?” dediğinde kırıldığını belli etti. Bu kırgınlık üstüne bir meyve suyu içilir diyerek masadan birini aldı.

Karam kahvesinden bir yudum alırken onda gezdirdiği gözlerinden şüpheli bakışları belli oluyordu. Aslı’nın yoğun ilgisinin ve Ufuk ile olan uzatılmış küskünlüğünün ardından bir şeylerin gizli olduğunu düşünüyordu.

BURASI LİSEWhere stories live. Discover now