19.Burası Kalbin Köşeleri

1K 179 141
                                    

İyi okumalar...

Burası Lise
Kalbin Köşeleri

Müdür odasına sığmayan öğrenciler koridorda tek sıra ve yan yana dizildiler. Müdür ellerini arkasında birleştirip onların önünde nöbet tutarmış gibi yürüyordu. Öğrencilerin tümü boyunlarını eğmiş özlerindeki uslu çocuğa trans yoluyla ulaşım sağlamışlardı.

Müdür onları azarlayacaktı fakat yaptıkları bu şaka için ‘çocuk musunuz’ diye sorduğu anda ciddiyet; deni kaçmış çorap gibi ardı sıra büyük bir delik alacaktı. Zira lise birler çocuk musunuz diye kızılmayı hak edecek bir yaşta değillerdi. Onlar zaten çocuklardı, doğaları gereği yapılmış bir şaka mazur görülmeye zorlanabilirdi.

Bunun bir daha tekrarlanmaması için aileyi devreye soktu. Çünkü daha öncede yaptıkları yaramazlıklar nedeniyle hepsinin adları öğrencikaralistesiailesiaranacaklarınbaşkösesin de önceden yazılıydı. Müdür yardımcıları teker teker velileri arayıp çocuklarının uyarıyı hak ettiklerini ve disiplin gerektini iyi bir dille anlattı.

Ufuk, kankiloştoşkosuna yaklaşıp kısık sesle konuştu. “Annem ve babam ameliyattaysa kesin ulaşamazlar.” Aslı, ailesine şikayet edilmeyince mutlu olması gerekir diye düşünüyordu. Ama Ufuk’un sesinde memnuniyet yoktu, şikayet ediyordu sanki.

“Bu sevdiğimiz dizinin yeni sezona başlaması gibi bir şey olmaz mı?”

“Hayır. Bu sevdiğimiz dizinin sezon finali gibi bir şey.”

Aslı kaşlarını çatıp önlerinde geçen müdür uzaklaşana kadar bekledi. Daha sonra ona merakla sordu. “Niye öyle diyorsun?”

“Guneş Apla’yı ararlar o zaman. Yine eğitim sisteminin yanlış düzenine karşı dik duruş sergileyeyim modunda öğretmenlere kafa tutacak.”

Aslı ona hak verip başını salladıktan sonra geçen seferki olayı hatırladı. “Doğru, ilk geldiğinde abim ile kavga etmişti.”

“Evet, canım biricik abimize laf sokuk durmuştu.”

Bir olaya daha dahil olmayıp kâr makamında dokuz sekizlik göbekler atan Yağız Efe, merdivenlerden çıkıp sıralanmış arkadaşlarına güldü. Daha sonra onların önünde yürüyen müdürün yanında gitti. Olaya karışmamış tatlı öğrencinin masum bir yüz ifadesi vardı.

“Müdür Bey hocam?”

Eğitmenin yetiştirmek, yetiştirmenin sabretmek olduğunu düşünen Müdür, bu olayda bulunmamasına büyük şaşkınlık taşıdığı öğrencisine döndü. “Ne var evladım?”

“Benim de ailemi arayabilir misiniz?”

Bu isteği herkesi şaşırtı. Uzay’ın arkadaşının yanına gidip iki tokat atası 'Kendine gel,sen Bihter Ziyagilsin!' diyesi gelmişti. Fakat Müdürün kelinde yansımasını gördüğü an fikir tabana kuvvet kaçtı.

Müdür suçu olmadığını anlatmak istedi. “Evladım bu sen olayda yoksun, senin bir suçun yok. Aileni aramamıza gerek yok.”

Yağız Efe, egosuna Nirvana'yı yetiremeyip zirvesinde gökdelen dikerek konut işine girmiş gibi gülümsedi. “İşte açıp onlara da aynen böyle deyin. Ne kadar mükemmel bir öğrenci olduğumu gözlerine sokun.”

Müdür bir an kendini tutamayıp 'senin kocanın evi yok' tiplemesi ile kelimeleri arasında duraksayarak konuştu. “Senin derslerin kötü. Anladın mı? Senin derslerin kötü, iyi bir öğrenci değilsin.”

Bunu öğrencilik işinin küçük ve önemsiz noktası olarak gören Yağız Efe elini salladı. “O da işin nazarlığı Müdür Bey Hocam.”

Diğer öğrencilere zaten sinirli olan Müdür, suçu olmayan Yağız Efe’ye kızarsa öğrencileri tarafından öfkesi olağan görülüp ciddiye alınmazdı. Bu nedenle sakin kalıp onu başından savdı. “Senin dersin yok mu gitsene evladım.”

BURASI LİSEWhere stories live. Discover now