28. Burası Acı ve Sancı

622 156 270
                                    

İyi okumalar...

Burası Lise
28. Bölüm
Acı ve Sancı

Görünmez olma isteği fantastikten, ihtiyaca dönüştüğünde, büyümeye başlıyorsun demektir.

Bundan sonra okula onları Yiğit götürecekti. Güneş giderken arabasını bırakıp bunun için ricada bulunmuştu. Kardeşinin otobüsle ya da servisle gitmesini istemiyordu. Çünkü Uzay ya servisi kaçırıyor ya da otobüste uyuyup okul durağında inemiyordu. Ayrıca ne zaman geleceği belli değildi. Belki erken dönerse diye çocukların düzenlerini bozmak istemiyordu.

Yağız Efe abisi ile birlikte okula gitmeyi daha ilk günden sevmedi. Yiğit geç kalmasın diye onu erkenden kaldırıyor ve hazırlanırken sürekli acele etmesini istiyordu.

Yağız Efe'nin büyük disiplin ile gerçekleştirdiği kahvaltı öğününe bile müdahale etmişti. Abisine karşı öfkeyle bakarken yemeyi arada unutuyordu. Bu durumu hiç sevememişti. Güneş en azından o geç kalınca kendi evinde söyleniyordu, kahvaltı masasında değil.

Ufuk her gün ki düzenleri ile evden ailecek çıktılar. Anne ve babası hastaneye giderken Guncik’i kreşe bırakacaklardı. Uyandığını bedenine belli etmemeye çalışarak yavaş hareketler ile Vira’nın(Güneş’in arabası) yanına gitti.

Daha iyi sabahlar demeden Yağız Efe abisine kızgın bakışlar atarak “Ben Güneş Aplayı özledim.” diye söyledi. Abisi bunu duymamazlıktan gelip Uzay geliyor mu diye bakındı. Bu işi fazlasıyla ciddiye alıyordu.

Neyse ki çok beklememişlerdi. Gerçi pekte bekledikleri gibi gelen Uzay olmamıştı. Ablası yoktu ve onun gidişine tepki olarak neye kızıyorsa onu yapmıştı. Saçları yeni uyanmış gibi darma dağınıktı. Gömleğinin üst düğmelerinin açık olması alttaki tişörtünü gösteriyordu. Okul hırkasını ise beline bağlamış ama ayakkabı bağcıklarını başlamamıştı. Bağcıkları ayakkabısının içine tıkıştırmıştı.

Ablası dışarı çıkmadan önce, son bir elden geçirip üstüne çeki düzen verirdi. Gömleğinin tüm düğmeleri ilikli, hırkası üstünde disiplinli bir öğrenci gibi görünürdü. Ama şimdi o görüntüden eser yoktu.

Yağız Efe, gelen arkadaşına seranattan bir türkü açıp seslendirdi. Elini ona doğru uzatıp kötü çocuklara benzeyen arkadaşına fon müziği verdi.

“Bozulmak için var zati kurallar. Yalanlar ve onlara inanlar. Sadece kendini duyanlar.”

Uzay, bu gibi şakalar ve eğlenceler için bugünlük kapalıydı. Dün akşam ablasının gidişi konusu ele alan aile tartışması yaşamıştı. Karşısında bunun hesabını soracak bir ablası olmadığı için, sinirini anne ve babasına yansıttı. Babası onun şımarık olduğunu söyleyince de, bu sefer tartışma konusunun yönü bulanmıştı.

Uzay, cılız bir sesle “Günaydın.” diyerek arabanın arka kapısını açıp oturdu. Ön koltuk kavgasından bir kişi eksilince, ikili rekabete Ufuk ve Yağız Efe kalmıştı.

Tam olayı TeksasLise’ye bulaştıracakları sırada Yiğit acele ettirdi. Kornaya basıp hızlı olmaları  gerektiğini söyledi. Yağız Efe, abisine okulun yıllardır aynı yerde olduğunu ve asla kaçmayacağını daha müsait bir zamanda anlatma kararı aldı. Eğer bu acele etmesi devam ederse özel arabası -ki bu bisikleti oluyor- ile okula gidecekti.

Onun bu düşünce zayıflığından yaralanan Ufuk ön koltuğu kaptı. Yağız Efe'de el mecbur arkaya oturup kaybetmeyi içinde sindirdi. Abisi yola çıktıktan hemen sonra radyoyu türküler çalan bir frekansta bıraktı. Ufuk ön koltuğu kazandığına pişman oldu, ağlarcasına arkaya döndü. “Yer değiştirelim.” diye yalvardı.

BURASI LİSEWhere stories live. Discover now