27.Burası Geride Bırakılmış

668 164 141
                                    

Burası Lise
27. Bölüm
Geride Bırakılmış

"Her şey bu kadar zor olmak zorunda mı?"

Derin bir nefes aldı... Bazen nefes almak, ciğerlerine dünyayı kabul ettirmek gibi gelirdi. Yaşadığını ve içine nüfuz eden havanın nereye ait olduğunu anlayan ciğerler direnmeyi bırakıp, yaşamaya adapte olurlardı. Bazen nefes almak böyle bir şey olurdu...

Ablasının odasına vardı ve kapıyı çaldı. İçeriden herhangi bir ses gelmedi. Fakat orada olduğunu biliyordu.

Kapıyı yavaşça araladı ve odayı taradı. Ablası hiçbir yerde görünmüyordu. Kapıyı kapatıp gidecekken bir mırıltı duydu. Cılız ve güçsüz bir sesti.

Gitmekten vaz geçip odanın içerisine ilerledi. Ablasını yatağın yanına yere uzanmış ve tavanı seyrederken buldu. Şalının üzerine kapüşünonu geçirmiş ve onların üstünden kulak üstü kulaklık takarak müzik dinliyordu.

Uzay bu garip görüntü karşısında yüzünü buruşturdu. Onun sorunlarla baş etme yöntemi bu değildi. Her zaman dik durup ormanını terk etmeyen bir aslan gibi kükrerdi.

Şimdiyse alakasız kıyafetler içinde odasının zeminine uzanmış tavanı seyrediyordu. Kulağından çok dışarıya sızan müziğin boğuk ve cılız sesi garip geliyordu.

Güneş yanı başından dikilen kardeşini fark ettiğinde başını hafifçe ona çevirdi. İki kardeş bir süre birbirine baktı. Söyleyecek ya da yapacak bir şeyleri yoktu. Uzay’ın onu gülümsetmek için yapacağı şakrabanlığın hepsi yok olup uçmuştu.

Güneş, tekrar yüzünü bakıştığı tavana çevirdiğinde Uzay, ablasına katılmak istedi. Onun yanına uzanıp boş ve tek renk beyaz tavanı gözleriyle araştırdı. Neye bakabilir ya da bundan ne anlam çıkarabilirdi bilmiyordu.

Güneş, derin bir nefes alıp konuşma cesaretini kendinde buldu. “Ben senin yaşındayken her şeyi kendi içimde yaşardım. Pek bir arkadaşım yoktu.” Hatırladığı anılarla, yüzüne acı bir gülümseme yerleşti.

“Kimse zaten beni sevmezdi, ama ben sanki onlarla arkadaş olmak istemiyormuş gibi davranırdım. Beni sevmediklerini kabullenmek yerine, benim onları sevmediğim yalanına sarılmıştım. Hâlbuki okulda, popüler ve sevilen kızı olmayı hayal ederdim.”

İşaret parmağını tavana doğru kaldırdı. “Geceleri uyumadan önce bu tavanı seyrederdim. İnsanların beni sevdiği ve popüler iyi bir kız olduğumu hayal ederdim.”

Uzay bunları duyunca tuhaf hissetti. Ablasının asla böyle şeyleri düşünecek bir kız olmadığını sanıyordu. Oysa her ne kadar farklı biri olduğunu düşünsede o da diğer yaşıtları gibi aynıymış. Şu zaman ki Uzay ile benziyormuş.

“Şimdi insanlar seni seviyor ve ülke çapında popüler bir yazarsın.”

Güneş yüzünü kardeşine döndü, kardeşi de ona... Bir bakıma doğruydu bu. Uzay merakla sordu. “Hayalini gerçekleştirmek bu kadar kolay mı abla?”

Güneş, derin bir nefes aldıktan sonra dilini şaklattı. “Hayaller zordur. Çünkü tam olarak nasıl olması gerektiğine sen bile karar vermemişsindir. Ama hedefler öyle değil. Onlara ulaşmayı adım adım tasarlarsın. Hedeflere ulaşmak kolaydır, yapmak gereken tek şey çalışmak.”

Uzay söylenildiği kadar kolay olmasa da hedefin, hayalden daha keskin yapısı olduğunu anlamıştı. Ama hâlâ daha “Hayaller?” diyerek arzuladığı cevapların peşine düştü.

“Onlar zordur. Çünkü en önce kendini ve sonra ne istediğini bilmen gerekir.”

Uzay daha ilk adımdan yolda kalmış gibi hissetti. Daha ilk şarttan hayalde sınıfta kalmıştı bile. “İnsanın kendini bilmesi çok zor. Beni biri anlatmadıkça, kendimi fark edemiyorum. Sen nasıl yaptın?”

BURASI LİSEWhere stories live. Discover now