🌼16.Bölüm🌼

15.4K 840 29
                                    

Sınır : 100 oy 25 yorum

Mira'nın Anlatımından.

Akın abi yanımıza geldiğinde diğerlerinden ayrılarak onu takip etmeye başlamıştık. Az önce istemsizce Semih'e abi demiştim ve bugüne kadar hiç hissetmediğim ılık bir his içimi kaplamıştı. Hele bana bebeğim dediği zaman... Sanırım beni gerçekten seviyorlardı. Bu sonuca hem Buğra abinin anlattıklarından hem de daha DNA testinin sonucu çıkmadan beni benimsemelerinden varmıştım.

Heleki Efe bana bakarken gözleri parlıyordu keratanın... Beni öyle görüp endişe ile yanıma gelmesi yüzümde göstermesem de içimden Gülümsetmişti beni. Yalçın babam Buğra Cihan ve Alpten sonra beni önemseyen birilerinin daha olduğunu görmek güzeldi.

Yan gözle yanımda yürüyen Salih Bey'e - yani sanırım baba demeliyim. - baktığımda onda Sanki bana bir şey demek istiyormuş da vereceğim tepkiden korktuğundan susuyormuş gibi bir ifade vardı. Bunu çok önemsemeyerek önüme dönmüştüm.

Akın abi durduğunda bir odanın önüne gelmiştik. Kapıda Akın korgul yazıyordu buranın Onun odası olduğunu anlamak zor değildi. Kapıyı açıp geri bana döndükten sonra "Gel abicim." diyerek elini belime atıp bir sedyeye yönlendirdiğinde Hiç itiraz etmeden onun hareketlerine uyum sağlamıştım.

Sedyeye geldiğimizde bir basamaktan yardım alıp oturduktan sonra Gözlerimle masasına ilerleyen Akın Ağabeyi izliyordum. Babam da - sanırım Şimdilik içimden diyebilirim. - odadaki koltuklardan birine oturmuştu.

Bir paketten çıkardığı uzun iki ucunda pamuk bulunan bir çubukla yanıma gelip önüme çektiği bir sandalyeye oturduktan sonra "Ağzını açar mısın canım?" diye sormuştu. Ben de verdiği emre hızlıca uyarak ağzımı araladığımda çubuğu içine sokmuş ağzımın içinde gezdirmişti tükürük örneği alıyordu anlayacağınız işi bitince çubuğu başka bir boş pakete koyunca Ben babamla yer değiştirmiştim.

Abim olup olmadığı birazdan belli olacak Akın ise aynı işlemi Salih Beye uygulamış ardından bize dönerek "Sonuçlar Birkaç saate belli olur. Normalde bir haftaya yakın sürer ama ben işlemleri hızlandıracağım. Siz burada durun isterseniz ben de örnekleri laboratuvara götürüp geliyorum." Diyerek örnekleri alıp üstlerine kime ait olduğunu yazdıktan sonra Tam çıkarken kapıda duraklayınca istemsizce Gözlerim ona dönmüştü. Birden bana doğru yürüyünce ne yapmaya çalıştığını anlamadığımdan kaşlarımı çatarak ona bakmıştım. O ise bunu umursamayarak bir anda anlımdan öpüp benim tepki vermemi beklemeyerek koşarak odadan çıkmıştı Ben ise kulağıma dolan kıkırtıya kadar kendime gelememiştim.

En sonunda sesi takip ettiğimde bunun babam olması muhtemel olan kişi olduğunu anlamıştım. Zaten başka kim olacaktı ki? Perilerle, cinlerle anlaşmaya başlamamıştım herhalde.

Ona baktığımı görünce bana bir gülümseme sunup "Seni çok özlediler... Burada olman onları çok heyecanlandırıyor." Demiş ardından fısıltıyla "tabi beni de." demişti. Sanırım duymayacağımı düşünmüştü ama kulaklarım çok net şekilde algılamıştı bu cümleyi.

Bunun üzerine kendimi zorlayarak yüzüme bir gülümseme kondurduğumda bana Gergin bir ifade ile bakmaya başlamıştı bir şey sormak ya da söylemek istediğine yüzde yüz emindim. Çünkü bu ifadeyi Cihan ve Alpte de sayısız kere görmüştüm.

Bir nefes bırakıp "Söyleyin.." Dedim. O ise anlamayarak bana bakıp "Neyi kızım?" diye sormuştu. Kızım... Bu kelimeyi duymayalı ne kadar zaman olmuştu Kim bilir. Aklıma gelen Yalçın babamla gözüme gelen yaşı akmadan önce kendimi zorlayarak geri göndermiş sesimi bulduğumda konuşmaya devam etmiştim.

"Bir şey söylemek istediğiniz çok belli... söyleyin." demiş tek kaşımı kaldırarak sorarcasına bakmaya başlamıştım O ise yutkunarak. "Aslında sormak istediğim daha doğrusu merak ettiğim bir şey vardı."

Verdiği cevaba karşın
"Sizi dinliyorum." diyerek duraksamış ardından "Tabi cevaplayabileceğim bir şey ise..." Diye devam ettirmiştim cümlelerimi.

Verdiğim cevapla olumlu anlamda başını sallayarak konuşmak için kendine bir iki dakikalık zaman tanımış ardından konuşabileceğine emin olunca dudaklarını aralamıştı.
"Bu dövüş işlerine nasıl bulaştın?" diye sordu. Pekala aşırı çekingen ruh halinden zor bir sorunun geleceğini bekliyordum ama bu kadarını da değil. Şu an bunu anlatabilecek psikolojide olduğumu sanmıyordum. kaldı ki babam olsa bile - ki bu henüz belli değil. - ona hemen güvenebilir miydim?

Fazla sessiz kaldığımı fark ederek düşüncelerimi bir kenara koyup konuşmak için adım attım.

"Bu konuda konuşmak istemiyorum efendim." Diye duraksamış ardından fısıltı gibi çıkan sesimle "En azından şimdilik." Diye devam etmiştim. Ancak kendimin bile zor duyduğu sesi onun duyduğunu hiç sanmıyordum.

Cümlem ile yüzünde kırgın bir ifade oluşmuştu tabi bir de. Sanırım bunun nedeni ona baba değil de efendim dememden kaynaklanıyordu. Daha sonuçlar açıklanmamıştı bile ortada bir netlik durumu söz konusu değildi. Hemen ona Baba dememi bekleyemezdi ya.

"Peki." deyip duraksadıktan sonra bana bakmaya başladı İçimden bir ses bunun bir cümle başlangıcı olduğunu söylüyordu. "Peki sen." Dedikten sonra tekrar durduğunda merakım kendimi ele geçirmek istercesine konuşmamı sağlamıştı. "Peki ben?"

Diyerek sorarcasına yüzüne baktığımda artık konuşmuştu. "Bir sene önce yaralanmışsın." Diye duraksamış ardından yutkunarak devam etmişti. Sanırım konuşmak zor geliyordu. E madem öyle Niye bu konuları açardın ki... Ayrıca bunu nerden bili-- Tabi ya Buğra abi. Ondan başka kim anlatabilirdi ki?

Konuşmasına devam edince dikkatimi ona verdim :

"Canın Çok... çok yandı mı?" Bu soruya Susarak cevap vermiştim. Ne diyebilirdim ki yanmıştı.. Hem de fazlasıyla. Ama doğruyu söylesem karşımda dokunsan ağlayacak gibi duran adam Allah bilir hüngür hüngür ağlardı. Yanmadı Desem de yalan söylemiş olacaktım. İki ucu boklu değnekti anlayacağınız. O yüzden susmayı tercih etmiştim o da benim sustuğumu fark edince daha da konuşmamış birlikte sessizce zamanın geçmesini beklemiştik.

Aradan geçen yarım saatin ardından Açılan Kapı ile Akın abi elinde tuttuğu zarfla dururken peşinde diğerleri vardı. Tek sıra şeklinde herkes odaya girmiş bana bakmaya başlamıştı. Bense bu bakışlardan rahatsız olunca sandalyesine oturan Akın abiye dönmüştüm yüzümü En azından bu şekilde az da olsa kaçabilirdim bakışlardan.

Akın abi bir süre zarfa bakmasına rağmen açmaya dair bir şey yapmamıştı. Ben bunun daha ne kadar süreceğini Beklerken Emel Hanım yani muhtemel Annem konuştu. "Oğlum açsana hadi."

Akın abi ise sanki bunu duymayı bekliyormuş gibi ellerini zarfa götürüp yırtmaçlı yerini çıkartarak kağıdı eline alıp açtı. Ardından başını normal şekilde okurken en son geldiği bir yerde gözleri kocaman kocaman açılmıştı. Bir bana bir o yazan cümleye, bir bana yine o tarafa baktı. Bu hareketi resmen 3 kere tekrarlamıştı.

Bu hareketi garipseyen bir tek ben olmayacağım ki kulaklarıma bir soru cümlesi doldu.

Efe "Abi dalga mı geçiyorsun bizimle? Oku artık şunu."

Bunu duyan diğerleri Efe bücürüne hak verirken Akın öksürerek boğazını temizlemiş ardından kağıtta yazan her ne ise bize okumaya başlamıştı. Fakat duyduklarımla gözleri ardına kadar açılan bu sefer ben olmuştum. Çünkü duyduğum sözler aynen şu şekilde idi :

"Mira Karan'dan alınan örnek %99.9 Salih Korgul ile uyuşmaktadır."

Tamam böyle bir sonucun çıkması muhtemeldi. Açıkçası bekliyordum da yani. Peki ya Ben ne yapacaktım bundan sonra. Bir karar vermem gerekiyordu.

Ben geldim canlarım. Umarım bölümü beğenmişsinizdir.

Sizce Mira'nın Kararı ne olacak?

Ailem Derken?Where stories live. Discover now