🌼27.Bölüm🌼

8.5K 592 15
                                    

Sınır : 235 Oy

Mira'nın Anlatımından

Mezarlığa doğru yola çıktığımda aklıma gelen Alp ve Cihanla kendime bir küfür edip. Asistanıma seslenerek grup araması başlattım. Birkaç saniye sonra açıldığında ikisinin sesi de aynı anda kulağıma ulaşmış oldu. "Nerdesin kızım sen?" Bunların sesi fazla mı yüksekti bana mı öyle gelmişti. Madem öyle kısmasını bilirdik biz de.

"Ben kısmadan kısın o sesinizi." Sözümle ikisi de sus pus kalırken şebek Alp konuşmaya başladı. "Yani Mira aşkım biz seni merak ettik de ondan şey edince şey oldu?" Onun bu şeyli Cümlesine göz devirip cevap verdim. Kıvırmayı bile beceremiyordu salak. "Ne olduysa oldu. Ben gelemiyorum haberiniz olsun?"

Alp "Ne demek gelemiyorum kızım?"

Cihan "Mira'm güzelim madem gelmiyecektin biz ne bok yemeye geldik buraya?"

Normalde kimseye hesap vermeyen ben bu iki salağın diline düşmüştüm eyi mi? "Başka bir yere gitmem gerekiyor."

& : "Nereye?" Diye aynı anda söylendiği için yüksek çıkan sesle bir anlık dikkatimi kaybedip neredeyse kaza yapıyordum neyse ki son anda toparlamıştım.

"Ulan at kafalılar sizin yüzünüzden kaza yapıyordum."

Cihan "Mira güzelim nereye DEDİM??" Yükselen sesiyle bir kez daha göz devirip "Mezarlığa Cihan!" Diyerek sert sesimle konuştum. Bunun üzerineyse ikisi de sus pus kalmıştı. Bir şey demelerine izin vermeden "Ben gelmiycem siz de ne halt yerseniz yiyin." diyerek telefonu kapatıp Motorumu hızlandırmıştım bu kadar yavaş sürmek benim tarzım değildi.

On dakika kadar sonra büyük kapının önüne geldiğimde motoru rastgele bir yere park ederek ezbere bildiğim yolu yürümeye başlamıştım. Buraya yaptırdığım dolaplardan birinden baş örtüsü almayı unutmamıştım tabiki. Ne zaman geleceğim belli olmuyordu çünkü bugün olduğu gibi. Açık saçlarla da rahmetlilerin mahremiyetine girecek değildim.

Saçımı bağlayıp eşarbımı kafama örttükten sonra temkinli adımlarla içeri girdim. Kapının önü fazla kaygan ve taşlıktı bu yüzden dikkat etmekte yarar vardı.

Kapıdan içeri adımımı attığım gibi önce ellerimi açtım sonra ise burda yatan herkesin ruhuna bir fatiha okuyup ellerimi yüzüme sürerek amin diyip ezbere bildiğim yolu yürüdüm.

"Yalçın Karan" yazılı mezarın önüne geldiğimde ilk olarak babam için hemen bir fatiha okuyup duamı bitirdikten sonra ellerimi yüzüme sürerek amin demiştim. Daha sonra ise toprağında çıkan yabani otları toplayıp onları çöpe attım. Ardından elimi toprağında gezdirdikten sonra toprağının üstüne küçük bir öpücük kondurdum. Bu o kadar güzel bir histi ki. Babamı öpüyordum sanki. Daha sonra iki bidona çeşmeden su doldurarak geri geldim. Sulama işlemine geçmeden önce babamın toprağının üstünde bir kez daha elimi gezdirdim. Daha sonra bidonlardan birini elime alarak hem toprağını sulamış hem de onu kirlerden arındırmıştım. Diğer ikinci bidonla ise buraya daha önceki gelişimde ektiğim çiçeği sulamaya başladım. Baya büyümüştü şimdi...

Sulama işim bitince babamın taşının yanındaki tabureye oturarak konuşmaya başladım. "Ben geldim babam... Biliyorum niye daha önce gelmedin diye kızıyorsun bana ki haklısın yani kızmalısın da çok daha erken gelmeliydim yanına... Merak etme tutuyorum sözümü ağlamıyorum sadece bugün bir kerelik ağladım ama affedersin babam sen beni demi? Söz bak ağlamıyacağım bir daha... " Diyip yutkunduktan sonra devam ettim sözlerime. "Biliyor musun haklı çıktın her zamanki gibi Aileni bulursan onları dinlemeden yargılama demiştin bana. Dinledim sözünü baba... Annem oldu benim. Senin kadar benimseyemesem de bir babam daha var artık benim. Sonra abla oldum ilk defa biliyor musun? Tamam yetimhanede ki çocuklara da ablaydım hatta anneyim ama kendi kanından olunca bir başkaymış be baba... İkizim varmış, sonra abilerim. Biliyor musun dört tane, hem de... en yakışıklısından. Bu bana yapılır mı baba? Nasıl korucam ben şimdi onları dışarıdaki gacılardan he sen söyle?" Diyip kısa bir gülüş sundum babama "Bak baba gülüyorum artık. Hem de daha önce gülmediğim kadar çok. Sen de keşke olsaydın burda baba. Benim hep mutlu olmamı isterdin. Bak artık mutluyum hem de çok ama sen yoksun babam... " Diye bir süre daha babamla konuştuktan sonra yavaşça oturduğum yerden kalkıp terden bozulan eşarbımı düzelttikten sonra bir fatiha daha okudum. Ardından "Seni seviyorum babacım." diyerek son bir cümle kurup geldiğim yoldan motoruma doğru geri yürümeye başladım. Varır varmaz da son hız sürmeye başladım

Ben geldim. Bu bölüm önceki bölümlere göre çok daha kısa kaldı biliyorum ama bu bölüme başka ne yazacağımı bilemedim geçiş bölümü gibi olsun dedim. umarım beğenmişsinizdir. Gelecek bölümde görüşmek üzere...

Ailem Derken?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin