0.9

3.3K 377 356
                                    

Baji

Ilık yaz rüzgarı tenimi okşarken giderek kararan gökyüzünü izliyordum. Evin çatısında, yalnızdım. Düşüncelere dalmak için buradan daha iyi bir köşe yoktu. En azından, Chifuyu odamda takılırken.

Dizlerimi kendime çekip müziğin sesini iyice arttırdım. Onu dönüştüreli bir hafta olmuştu ve Takemichi'nin ikimizi de içmeye zorladığı sarımsaklı karışımlar, kontrolden çıkmamızı engelliyordu. Chifuyu, zaman zaman boynuma bakıp dişlerini sıksa da bana saldırmamaya kararlıydı. Üstelik, durgundu.

Tanışma yemeğinden önce Takemichi ile ne konuştuğuna dair hiçbir fikrim yoktu ama o günden beri farklıydı. İlk günkü kadar nefret kusmuyor, beni iğnelemiyordu.

Benden nefret ettiğini hissedebiliyordum gerçi...

Bana emrettiği tek şey, birlikte uyumaktı. Uyumadan önce o gün giydiğim tişörte sarınıp göğsüme gömülüyordu. Bana yaklaşma dürüstünü tamamen bastırması imkânsızdı zaten ve onunla uyumak benim için de keyifliydi.

Tatlı ve biraz da benimkini andıran kokuyu alınca yutkundum. Yanıma oturup evi çevreleyen devasa ormana dikti gözlerini. Yine soğuktu bakışları ama öncekiler kadar ürkütücü değildi.

Usulca kaptı kulaklığımın tekini ve elimi tuttu. "Burası güzelmiş."

Diğerlerinin yanındayken de elimi tutuyordu. İçgüdüsel olarak, en çok bana güvendiği için normaldi. Benimkine göre daha küçük ve genellikle soğuk olan ellerini hissetmek hoştu.

Müziğin sesini kıstım. "Evet, en çok burayı seviyorum."

"Yaklaşık iki ay sonra tatil bitecek ve dersler başlayacak," dedi uzunca bir süre duraksadıktan sonra. "O zamana dek topluma karışmaya alışabilir miyim sence?"

Rüzgârın taşıdığı bitki kokularına odaklanmaya çalıştım. "İki ayda çok zor. Benim alışmam yaklaşık bir yıl sürdü. Daha çabuk benimseyenler var gerçi."

Parmaklarımızı daha sıkı kenetledi. "Derslerimi kaçırmak istemiyorum."

Ben de istememiştim. Alışırken çektiğim sıkıntılar yüzünden kendime acımayı ertelemeyi denesem de gözlerim dolmuştu bile. Kafamı çevirip alt dudağımı ısırdım. Geçen sene gerçekten de korkunçtu.

"Bana bak," dedi otoriter bir şekilde ve direnemedim. Kulaklıktan kurtulup yanağımı avuçladı. "Senin de seçme şansın yoktu, değil mi?"

Benden ne isterse yapmaktan nefret ediyordum. Ona kanımı sunmak, büyük bir hataydı ve bedelini ona itaat ederek ödüyordum. Özgürlüğümü özlemiştim. En çok da eski hayatımı ve annemi özlüyordum.

"Hayır," dedim masmavi gözlerine sinirle bakarken. "Çoğumuzun olmuyor zaten."

Yanağımı bırakıp kafasını çevirdi. "Seçme şansı verilseydi ne yapardın?"

Depresyonumu anımsayınca daha da kötü hissettim. "Bilemem."

"Bana kimin saldırdığını bile bilmiyorum." Sesi acı doluydu. "Hiç kimseye rahatsızlık vermezdim. Hiç kimsem de yoktu zaten. Bursum ve büyük babamdan kalan parayla sessizce yaşıyordum." Titrek bir nefes aldı. "Bana bunu yapan piçi geberteceğim."

"Kazutora araştırıyor," dedim ellerimle oynarken. "O bölgede kamera yokmuş. Olayı gören de yok. O gün neler yaptığını hatırlıyor musun?"

Çenesi kasıldı. "O piçin sende gözü var. Sana dokunursa onu gebertirim."

Kontrolsüzce kavradım elini ve yine beynim uyuştu. "Dokunmayacak."

Dudaklarını yaladı. "Tadını özlüyorum, Keisuke. Hiçbiri senin kadar lezzetli değil."

Dişlerini boynuma geçirmesini istiyordum. Sonrasında pişmanlıktan kahrolacak olsam da bunu yapmasını istiyordum.

Gözlerimi kırpıştırdım. "Bunu yapmamalıyız. Benden nefret ediyorsun ve kanımı emmen bağımlılığı arttıracak."

Parmak ucuyla dokundu boynuma. "Beni ölümsüzlükle lanetlediğin için seni asla affetmeyeceğim." Doğrudan gözlerime baktı. Kontrolü yitirmek üzereydi. "Öte yandan da sonsuza dek sana borçlu kalacağım."

Kolumu uzattım. Beni içmesini cidden istiyordum. "Böylesi daha uygun."

Bileğimi öperken nazikti. "O gece beni sikmeni çok fena istedim. Şu anda da istiyorum." İnce damarlarımın üstünü yaladı. "İstememeliyim ama."

Sikeyim, yanıyordum. Dudaklarım kurumuş, tüm bedenim kasılmıştı.

Bir anlığına tepkimi ölçmek için duraklasa da dişlerini derime geçirmesi uzun sürmemişti. Acıyla inledim. Acıyı bile özlemiştim.

Zevkten ziyade acı vardı çünkü zalimdi. Kanımdan uzak kaldığı günlerin acısını çıkarıyordu.

Ne sanmıştım ki? Benden nefret etmeyi keseceğini mi? Kanımı istiyordu sadece. Kanımı içtiğinde de beni arzuluyordu. Beni normal şartlarda istemesi imkânsızdı.

Dili, taze yarada gezerken gözlerimi kırpıştırdım. Benden nefret eden birinin bağımlısıydım. Onu kurtardığım için pişman değildim ama işlerin bok yoluna gitmesi iğrençti. Zamanım olsaydı, klandan izin alır ve onun da normal bir dönüşüm geçirmesini sağlardım. Böylece, belki de nefret etmezdi benden.

"Özür dilerim," dedim acıyla. Dişlerini yeniden saplamıştı. "Çok üzgünüm."

Kanımı yalayıp biraz uzaklaştı. Dudakları kıpkırmızıydı "Ben de çok üzgünüm." Kolumdaki tüm kanı yaladı. "Daha iyisini hak ediyorsun."

Dolu gözlerle baktım ona. Sakin görünüyordu. Ne yaptığını bilir gibi. Kendimi öylesine kötü ve kullanılmış hissediyordum ki en ufacık bir şefkat kırıntısına muhtaçtım.

"Bu işte birlikteyiz," dedi ellerimi tutarken. "Sadece ve sadece seninleyken güvendeyim." Dudağımın kenarını öptü. "Acını hissedebiliyorum. Birazını bana ver."

Zonklayan kolumdaki yaralar yavaş yavaş kapanıyordu.

Küçük, dolgun dudaklarına eğilirken acizdim. "Benden nefret etmen öldürüyor."

Nazik bir öpücük verdi kurumuş dudaklarıma. "Kanını emmek beni daha bağlı yapacak." Elimi bırakıp saçıma dokundu. "Tüm o ilaçlı içecek ve de kanlara rağmen hâlâ seni istiyorum."

Dokunuşu öylesine ilgiliydi ki gözlerimi kapattım. "Bağdan kurtulmak istediğini sanıyordum."

Yeniden öptü beni. "Kafam allak bullak." Boynumu okşadı. "Sen, ne istiyorsun?"

İçimdeki eziklik hissi azalırken yutkundum. "Seni."

Dudaklarını benimkilere sürttü. "Kanını emebildiğim sürece beni alabilirsin."

Biraz uzaklaşıp gözlerine baktım. Samimiydi. Kolumu işaret ettim. "Sadece kolumdan."

Memnuniyetle gülümsedi. "Uygun."

Gülüşü öylesine sevimli ve içten ki kalbimin ritmini değiştirmişti. Çürüttüğü yerleri nazik öpücüklere boğunca kızarmıştım. Canım acımıyordu artık.

Belki de... zamanla benden nefret etmeyi keserdi.











vampir trajedisi || tokyo revengers Where stories live. Discover now