1.7

3K 332 294
                                    

İki yıl önce

Kazutora

"Bakın," diyordu Emma ve büyük bir ciddiyetle süzüyordu her birimizi. "Bu çocuğu kurtarmalıyız. Büyük bir potansiyeli var."

Emma, Toman'a ait hastanelerden birinden sorumluydu. Ölmek üzere olan ve vampire dönüştürülebilecek insanları incelerdi. Çoğu astımızı hastanelerden edinirdik zaten.

"Ne gibi bir potansiyeli var?" diye sordu Takemichi ve dirseklerini masaya dayadı.

Takemichi, Manjiro'dan sonra en çok saygı duyduğum vampirdi. Onu yıllardır tanıyordum ve tek bir piçliğini bile görmemiştim. Üstelik, Manjiro'nun delirmesini de önlüyordu.

"Çocuğun annesini hipnotize ettim," diyerek devam etti Emma ve notlarını Takemichi'ye uzattı. "Baji gibi birine ihtiyacımız var. Çocuk gerçek bir savaşcı."

"Ne yönden?" Bu defa da Draken sormuştu. "Serseri falan mı?"

"Pek sayılmaz." Emma, birkaç yudum kan içti. "Babasız büyümüş. Annesi, parasızlık yüzünden hayat kadını olarak çalışmış yıllarca. Baji de annesini korumak için tonlarca kavgaya girmiş. Geçen sene, durumu biraz toparlamışlar ama hâlâ çok fakirler. Çocuğun hayatı, mücadelelerle geçmiş resmen."

İçimi çektim. Bir zamanlar ben de benzeri yollardan geçmiş, çocuk denecek yaşta dönüştürülerek yeni bir hayatla ödüllendirilmiştim.

Takemichi, notları Manjiro'ya uzatıp boğazını temizledi. "Kadının pezevengi falan mı ateş etmiş çocuğa?"

Emma, başını olumsuzca salladı. "Sokak hayvanlarına karşı zaafı varmış. Hayvanları taciz eden piçlerle kapışırken vurulmuş."

"Tamam," dedi Manjiro ve ayağa kalktı. "İtirazı olan var mı?

Hiç kimse itiraz etmedi. Manjiro'ya karşı çıkmak, göt isterdi zaten.

"Çocuk on dokuz yaşında," dedi Takemichi. "Yani, gelişebilmesi için sadece iki senesi var." Gökyüzü mavisi gözleri bana çevrildi. "Onu sen dönüştürür müsün, Kazutora-kun?"

İçimi çektim. Birilerini dönüştürmek, ciddi anlamda yorucu ve bezdirici bir süreçti. Klan ve genel vampir kurallarına göre de arada bir bağ kurmamak adına resmen göt yırtmak gerekiyordu. Çaylakları köleleştirmek, kınanan bir eylemdi sonuçta.

"Tamam," dedim yine de çünkü Takemichi'yi reddetmek demek belayı bulmakla aynı anlama geliyordu.

Diğerleri odadan ayrılırken masanın üstüne tırmanıp uzun bacaklarımı sarkıttım ve bir sigara yaktım. Takemichi de yanıma oturup paketimden bir dal alarak bana eşlik etti.

"Kanın çok güçlü," dedi doğrudan gözlerime bakarken. "Normalde hiç kimseyi dönüştürmediğini biliyorum."

On yıldır vampirdim ve cidden de hiç kimseyi dönüştürmemiştim. Yorucu aktivitelerden hoşlanmazdım zaten.

"Kanım yüzünden üst kademe biri sayılacak." Duman yüzünden yanan gözlerimi kırpıştırdım. "Sence, buna değer mi cidden?"

Omuz silkti. "Değmezse gebertiriz, yapmadığımız şey değil."

Kıkırdadım. Takemichi, bazı anlarda gerçek bir sadistti.

Emma ile hastaneye giderken ister istemez gerilmiştim. Tek bir sikimi bile yanlış yaparsam çocuğu öldürebilirdim.

"Annesini hipnotize ettim tamamen," diyordu Emma. "Oğluna dair her bir detayı unutmasını ve şehri terk etmesini sağladım. İhtiyaçları için yardımcı olunacak."

Ah, dönüşüm ayinini batırırsam cidden boku yiyecektim.

Emma'nın gösterdiği odaya girer girmez ölümü hissettim. Keisuke Baji, cidden de ölmek üzereydi. Nabzını gösteren makine, hislerimi doğruluyordu. Çocuğun pek de zamanı kalmamıştı.

Keisuke Baji, solgun ve çökmüştü ama güzeldi de. Yastığı kaplayan siyah saçı, uzun kirpikleri ve oksijen maskesine rağmen dolgunluğu seçilebilen dudaklarıyla çok güzeldi. Sahiden de kurtarılmaya değer gibiydi.

Takemichi'nin verdiği bıçağı kavrayıp ona iyice yaklaştım ve çürüklerle kaplı kolunu tuttum. Buz gibiydi. Normalde de böyle soğuk muydu teni acaba?

Başımı iki yana sallayıp bıçağı koluna değdirdim ve taze kesikten birkaç yudum aldım. Siktir, kanının tadı çok hoştu. Farklı şartlar altında, uzun uzun emebilirdim bile.

Odaklanmaya çalışarak bıraktım kolunu ve oksijen maskesini çıkardım. Rengi kaçık dudakları cidden de dolgundu ama bunu düşünmemeliydim. Dönüştürmeye çalıştığım çocuk, zihnimde yer edinmemeliydi.

Çocuğun dudaklarını aralayıp şah damarımda büyük bir kesik açtım. Kanım, onun dudaklarına dökülürken dişlerimi sıktım. "Kanımı yut."

Muhtemelen, gücünün son kırıntısıyla kanımı yuttu. Onu, emmeye de zorlayabilirdim ama şansımı zorlamak istemiyordum. Bağ kurmaktan kaçınmalıydım. Kan alışverişi, dönüşüm için yeterliydi.

Makine, kalbinin durduğunu haykırınca irkildim. Sikeyim, cidden gerilmiştim. Üstelik, boynum acıyordu.

Birkaç dakika sonra, makine normal sesler çıkarmaya dönünce derin bir nefes aldım ve son aşama için Keisuke Baji'nin şah damarını kestim. Kanı, büyüleyiciydi ama buna odaklanmamalıydım. Yarıktan birkaç kısa yudum aldım ve kontrolü sağlayabilmek adına odanın diğer ucuna çöktüm.

Onu, defalarca ve defalarca kez beslemem ve ardından da uzunca bir süre ona yaklaşmamam gerekecekti. Kurallar böyleydi.

Keisuke Baji'nin az da olsa renk kazanan yüzüne bakarken birkaç defa yutkundum. Çok daha farklı şartlar altında tanışsaydık onu asla bırakmazdım. En azından, hevesim geçene kadar.

evet, bajirtora da koklatmış oldum...
baji bu şekilde toman'a dahil oldu falan ,d

takemikey için de bi bölüm ya da one shot yazmayı düşünüyorum bi ara çünkü çok hoşuma gidiyor buradaki halleri ve istediğiniz başka bi ship/karakter bakış açısı varsa söyleyebilirsiniz ^^
























vampir trajedisi || tokyo revengers Where stories live. Discover now