4.0

2.2K 282 184
                                    

Baji

Kelimenin tam anlamıyla, bitiktim. Chifuyu'ya, her ne kadar kontrolüm dışında gelişse de, yaşattığım boklukların ağırlığı altında eziliyor ve düşünmekten kahroluyordum. Günler geçiyor, Chifuyu gerekmediği sürece suratıma bile bakmıyordu ve çaresizliğin yeni katmanlarıyla lanetleniyordum.

Chifuyu, yatak odasında takılıyordu çoğu zaman. Bazı günler eve uğrayan, Takemichi ve Kazutora'ya karşı gayet nazikti. Tanrım, haftalar öncesinde öldürmeye kalkıştığı adamla gülüşüyordu resmen. Hangi ara nefreti kesip yakınlaştıklarını bile çözemiyordum.

Bi' gün, sinirlenip dilimi tutamamıştım ve "Hanemiya ile arkadaş mısın cidden?" diye sormuştum.

Buz gibi bir bakış atıp omuz silkmekle yetinmiş ve beni mal gibi bırakıp gitmişti. Üstünde en ufak bir kontrolüm ya da söz hakkım yoktu, farkındaydım ama onu kıskanmayı kesemiyordum. Onu kollarımın arasına almayı gerçekten de çok özlemiştim.

Takemichi'den getirmesini rica ettiğim bilekliği süzdüm ve Mitsuya'dan aldığım ramen tarifini denemek için mutfağa geçtim. Evet, insani gıdalar tüketmemize gerek yoktu. Yeni dönüşmüş vampirler, su içmeye bile pek katlanamazdı hatta ama Chifuyu için güzel bir şeyler hazırlamak istiyordum. Kan aromalı sostan hoşlanırdı belki.

Yemeğin altını kısıp derin bir nefes aldım ve yatak odasına yöneldim. Sırtı bana dönüktü ve bıçağı koluna sokup çıkarıyordu yine.

"Her defasında daha da hızlı kapanıyor kesikler," dedi öylece ve kolunu havaya kaldırdı. "Zehirler bile kanımda barınamıyor."

Chifuyu'nun kanı, gerçekten de çok güçlüydü ve ondan beslenmek beni deliliğe sürüklemişti. Durumu çözebilseydik, onu asla işaretlemez ve kölesi kalmayı seçerdim.

Tanrım, kölesi olmayı cidden özlemiştim. Chifuyu'nun nazik temaslarına muhtaç kalmıştım çokça.

Boğazımı temizledim. "Bana bir saatliğine katlanma şansın var mı?" Bıçağı bıraktı. "Daha azına bile razıyım."

Başını çevirdi. Safir mavisi gözleri, kırmızı halkalarla bezeliydi ve dudakları solgundu. "Belki."

Elimi enseme atıp kızaran suratıma rağmen bakışlarımı kaçırmamayı başardım. "Mutfağa gelebilir misin?"

Bir anlığına beni tarttı ve sonrasında da omuz silkip peşime düştü. Emma'nın hazırladığı baskılayıcı serumlara rağmen çok güzel kokuyordu.

Rameni tabaklara bölüştürüp bir şişe de şarap açmış ve kadehlere dikkatlice döktükten sonra sandalyeye çökmüştüm. Chifuyu, elini çenesine yaslamıştı ve amacımı sorgular gibi bir hâli vardı.

Bilekliği uzattım. "Doğum gününü kutlamak istedim."

Kedi motifli, gümüş bir bileklikti. Onu görür görmez, özel bir günde bebeğime sunmam gerektiğini düşünmüştüm ve muhtemelen de çok geç kalmıştım.

Onu kaybettiğimin farkındaydım... Affına ya da ilgisine layık değildim.

Sol kolunu uzatarak şaşırttı beni. Fikrini değiştirmekten korkarak zarif bileğine hızlıca taktım bilekliği.

Gerilemeyince bileğinin iç kısmını okşadım. "Yakıştı."

Kanlı şarabından büyük bir yudum aldı. "Bugünün doğum günüm olduğunu bile unutmuşum. Asla kutlamam normalde."

Hâlâ elini çekmemesi, ister istemez umut tomurcuklarıyla kaplanmaya itiyordu beni. Dağınık siyah saçı, durgun mavi gözleri, süt beyazı teni ve minik dudaklarıyla hâlâ orada bi' yerlerdeydi. Tamamen gitmemişti benden.

Seni yeniden sarmalamak istiyorum, minik bebeğim...

İnce, kemikli parmaklarına birer öpücük kondururken mimiklerini inceliyordum. Hiçbir yumuşama yoktu ama öfke belirtisi de seçemiyordum.

"Dilersen, her sene kutlayabiliriz."

Biraz daha şarap içti. "Rameni soğutmayalım. Emeğin boşa gitmesin."

Sessizce tıkınırken, elini tutmayı sürdürmüştüm. İlk günlerde de sıklıkla böyle gezer, her fırsatta temas kurmaya çalışırdık.

"Bana geçen yaza dönmeyi isteyip istemediğimi sormuştun," dedim birer kadeh daha şarabı yudumlarken. Belli belirsiz bi' ilgi belirdi suratında. "Keşke o anda, zihnimin odağını koruyabilseydim çünkü aslında isterdim. Hem de tüm varlığımla."

Başını yana yatırıp alt dudağını kemirdi. "Bana bilerek öyle davranmadığını biliyorum çünkü ben de istemeden seni çokça yıkmıştım." Elini çekip arkasına yaslandı. "Zamanı geriye alamayız ama."

Dolan gözlerimi kırpıştırıp başımı öne eğdim. "Beni affetmen için yapabileceğim hiçbir şey yok mu, Chifuyu? Dilersen beni parçalara ayır, gıkımı bile çıkarmam."

Uzanıp yanağımı avuçladı. "Yılbaşında, Tenjiku ile kapışacağız." Gözyaşlarımı sildi. "Hayatta kalacağına dair söz verebilir misin, Keisuke?"

Tanrım, en ufak bir ilgi zerresine bile öylesine muhtaçtım ki...

Sertçe yutkunup masmavi gözlerine baktım. "Söz, ölmeyeceğim."

Günler sonra, ilk defa kıvrıldı güzelim dudakları ve ona tapmama aldırmadan teması kesip masadan kalktı. "Hediye ve yemek için teşekkürler. Umarım ki sözünü tutarsın."

Çaresizce izledim gidişini. Aramızdaki uçurum, daha da artırmıştı sanki. Yine de, onun için hayatta kalmaya kararlıydım.

diğer bölüm yüksek ihtimalle final :")








vampir trajedisi || tokyo revengers Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin