3.4

2.4K 283 140
                                    

Chifuyu

Bana sımsıkı sarılarak uyuyan Keisuke'nin kollarının arasından sıyrılıp tişört ve baksırı üstüme geçirdim. Onunla düzüşmek bile sinirlerimi yatıştıramamış, ruhumu sakinleştirememişti.

Saçımı karıştırıp balkona geçtim ve köşeye sakladığım kan lekeli kağıdı açtım. Kontrolü yitirdiğim sırada, cebime tıkıştırılmıştı ve onu şans eseri bulmuştum.

arındırma ayini...

Takemichi, karşılıklı işaret bağının asla kopamayacağını söylemişti. Hatta, konuştuğum tüm vampirler de öyle.

Talimatları zihnime kazıyıp köşedeki çakmakla yaktım kağıdı. Annemin söylediklerine inanmak için hiçbir sebebim yoktu ama... okumadan atamazdım. Günün birinde, denemem gerekebilirdi bu ayini.

Vampirlikten de Keisuke'ye karşı hissettiğim çekimden de tiksinmiştim günlerce. Sonrasında da ona karşı yumuşamaya başlamış ve beni işaretlemesinin ardından da ezik embesilin tekine dönüşmüştüm.

Bu gece ona yaşattığım korku, uzunca bi süre boyunca baskılamaya yeterdi ama sonrasında ne olacaktı? İlk hatamda yeniden vurabilirdi bana.

Ah, vurmakla da kalmayabilirdi...

Uyuyamayacağımı anlayınca bir eşofman altı ve çorap bulup sessizce giyindim ve kan lekeli ayakkabılarımı da alarak odadan çıktım. Çalışmam gerekiyordu.

Sikik bir kan bankası muamelesi görülmüş, pazarlık malı ilan edilmiştim. O piçleri, hele de boktan saçlı olanı, evire çevire sikip atacaktım.

Cephanelikten uzun bir bıçak almış, ormana ilerlerken Kazutora piçiyle burun buruna gelmiştim. Altın rengi gözleri, şaşkınlık doluydu. Son kapışmamızdan sonraki ilk konuşmamızı bugün yapmıştık ve ikimiz için de durum fazlasıyla boktandı.

Elimdeki bıçağa kaydı bakışları. "Kana doyamamış gibisin, Matsuno?"

Onu görmezden gelerek ilerleyince peşime takılmış, tuttuğu kitapları bir köşeye bırakmıştı. Onun gibi bi' ahmağın kitaplarla nasıl bir işi vardı ki? Takemichi içindi belki de.

"O kadın kimdi?" diye sordu bıçakla çalışmaya başladığımda. "Cesedi tanınmayacak haldeydi ve Emma onunla ilgilenmek için çok meşgul."

Yeni başlayan günün yaydığı ışıklar, bulutlu gökyüzü yüzünden yeterince ulaşamıyordu bizlere ama sorun değildi. Vampirliğim sayesinde, alaca karanlıkta bile gayet net görebiliyordum.

Bir hamle daha deneyip buz gibi bir bakış attım. "Annemdi."

Ürkmek yerine kıkırdamış, ağaçlardan birine yaslanmıştı. "Aynısını babama yapmıştım."

Bıçağı, onu milimlerle ıskalayacak şekilde savurup ağaca saplanışını hissizce izledim. Hain Sanzu'yu taklit edercesine alkışlayıp ıslık çalmıştı. Tanrım, bu heriften gerçekten de tiksiniyordum.

"Arkadaşmışız gibi davranma, Hanemiya."

Bıçağı bana geri fırlattı. "İlgimi çektin bu gece, Matsuno. Rezil bir puşttan fazlası gibisin."

Birkaç hamle daha deneyip boynumu kütlettim. "Senin gibi bir piçin ilgisi, mide bulandırıcı."

Ormanın derinliklerine ilerleyecektim ki "Arındırma ayini gerçek," diye seslenerek kaskatı kesilmeme sebep oldu.

Dişlerimi sıktım. "Ne demeye çalışıyorsun sen? Takemichi, yok demişti."

Kıkırdayıp bir sigara yaktı. "Yok, diyor çünkü bana inanmıyor. Toman'daki hiç kimse hatta."

Canım çok pis sigara çekmişti ama isteyecek değildim. "Anlatacak mısın yoksa seni deşeyim mi?"

Sanzu'yu da Tenjiku'nun tamamını da doğramak istiyordum.

Bana yaklaşıp çevreye bakındı. "Annem, bağı kırmıştı. Kendi gözlerimle gördüm."

Talimatları düşündüm. Her bir cümle, zihnime yapışıp kalmıştı.

Merakımı görünce biraz daha sokuldu. "İşin özü, altın kan bulmak. Kana erişim öylesine zor ki, bağı koparmak imkânsız sanılıyor."

Siktiğimin altın kanı yüzünden daha ne kadar siki tutacaktım acaba?

Sert bir bakış attım. "Keisuke sana kalsın diye yapıyorsun bunu."

Kolunu kırdığım seferin anısı hâlâ tazeydi. Azıcık bile zorlanmamış ya da pişmanlık hissetmemiştim.

Kahkahasını tutmaya çalışıyor gibiydi. "Güdülerimi bastırabilince kendime geldim. Çokça erkek ve kadınla yatmam gerekti ama şikayetçi değilim."

Keisuke, beni onu ilgilendirmeyen geçmişimden vurup dursa da ondan başkasına yan gözle bile bakmıyordum. Sadece onu arzuluyor, bana yaklaşan herkesi itiyordum ama yine de yaranamıyordum ona.

Ne yaparsam yapayım, beni yetersiz ve de berbat hissettirmenin bir yolunu buluyordu.

Sigarasından çektiği dumanı suratıma üfledi. "Baji'nin sana kötü davrandığını biliyorum."

Dişlerimi sıktım. "Keisuke'ye bok atmaya cürret etme."

Alaycı bir gülüş yayıldı suratına. "Olanı söylüyorum, Matsuno. Altın kanla beslenmek, onu delirtti. Damarlarında gezinen gücü kaldıramıyor ve acısını da senden çıkarıyor."

Zihnimde gezinen düşünceleri ondan, onun gibi bir pislikten, duymak korkunçtu.

Tanrım, o gece ölü kalmalıydım belki de. Keisuke bulmasaydı, hiç kimse kurtaramazdı beni. Ölüm bile tüm bu saçmalıklara katlanmaktan daha iyiydi.

Tereddütlerimi görünce, yeniden bakındı etrafa. "Bunu sadece senin için yapmıyorum. Baji'nin iyileşmesi için tek şansınız bu."

Mantığım zayıflıyor, vahşi yanım üstünlük kurarak acıya boğuyordu beni. Sikeyim, bunu yapamazdım. Benim olanı bırakmaya kalkışırsam sonsuza dek eksik hissederdim.

Titrek bir nefes aldım. "Yapamam. Olmaz. Onu asla bırakmayacağım."

Yine de, kulağıma eğilip zaten ezberlediğim talimatları hızlıca sıraladı ve beni tamamen kahrolmuş bir hâlde bırakarak gitti.

Tanrım, ne bok yiyecektim ben?










vampir trajedisi || tokyo revengers Donde viven las historias. Descúbrelo ahora