3.5

2.4K 284 250
                                    

Baji

Su sesine uyanmış, geceye dair anılar zihnime sokulurken de yeniden uyumayı denemiştim. Tanrım, gece yaşananları aşamıyordum.

Mezarlıktaki ceset, Chifuyu'nun gamsızlığı, Tenjiku...

"Günaydın," dedi ve yanağımı öptü.

Beline sardığı havlu hariç tamamen çıplaktı ve zarif kaslarla kaplı vücudu muhteşem görünüyordu. Duş jeli ve şampuana rağmen, bedeninin kendine has kokusu tüm koku hücrelerime sokulmuştu.

"Günaydın," diye mırıldandım onu süzmeyi keserek. "Yorgun gibisin?"

Hızlıca giyinip yatağın kenarına oturdu. "Bıçakla çalışmıştım ama onun dışında iyiyim."

Gözleri kıpkırmızı, parmakları şişti. Boynunda da belli belirsiz, benim eserim, birkaç çürük vardı. Tanrım, hâlâ muhteşemdi.

Elini avuçlarımın arasına aldım. "Birlikte çalışabilirdik."

Hafifçe gülümsedi. "Uyandırmak istememiştim sadece." Yeniden yanağımı öptü. "Biraz atıştırdıktan sonra ormana geçebiliriz."

Kapıya vurulunca aceleyle giyindim ve Chifuyu da gelen kişiyi karşılamaya gitti. Takemichi, ellerini ceplerine sıkıştırarak girdi içeriye ve anlayış dolu bir tebessüm sundu.

"Günaydın beyler."

Chifuyu'yla yatağın kenarına geçip birer günaydın mırıldandık.

Camdan görünen manzaraya çevirdi gözlerini. "Gece boyunca toplantı yaptık ve bazı kararlar alındı. Hepsinden önce, Toman'ın arazisinden ayrılmanız mümkün değil artık. Tenjiku'dan birileri sizi gafil avlamayı deneyebilir ya da durumu diğer klanlar da duymuş olabilir."

Chifuyu, elimi sıktı. "Tüm bunlar için gerçekten çok özür dilerim. Klanın huzurunu kaçırıp başınıza bela oldum."

Takemichi, Chifuyu'nun saçını karıştırdı. "Saçmalamayı kes. Kaostan beslendiğimiz için hiçbir sorun yok. Hem, Manjiro uzun zamandır Tenjiku ile yeniden kapışmak için bir bahane arıyordu."

En azından, infaz edilmeyecektik.

İçimi çektim. "Diğer kararlar neler?"

Takemichi'nin gülüşü solmuştu biraz. "Emma, özel bir karışım hazırladı. Chifuyu'nun onu içmesi ve Manjiro'ya kanından vermesi gerekiyor."

İçimde biriken öfkenin yakıcılığı, her bir zerremi titretiyor ve evi ateşe vermeyi diletiyordu. Chifuyu'nun kanı, bana aitti. Sadece ve sadece bana.

Dişlerimi sıktım. "Kanının kalitesi bozuk, diyerek bu işe girişmeme kararı aldığınızı sanıyordum."

Takemichi, yeniden manzaraya odaklandı. "İşler değişti. Manjiro, altın kanla beslenmeden Izana'yı indiremez. Kaliteyi düşünecek durumda değiliz. Tenjiku'nun altın kan deposu var ama bizim yok. Son damlaları, önceki savaşta kullanmıştık." Kapıya yöneldi. "Daha sonra tekrar konuşuruz."

Yalnız kalınca, duvarı tekmeleyip odanın içinde dolaşmaya başladım. "Bu, imkânsız. Kanını vermem hiç kimseye."

Chifuyu, iki büklümdü ve safir mavisi gözleri acı doluydu. "Bize seçme şansı vermiyorlar. Karşı çıkarsak daha kötü olur."

Duvara vurdum. "Hepsini gebertirim. Şu anda Mikey'den daha güçlüyüm."

Bana arkadan sarılıp ensemi öptü. "Kei, sakinleşmen gerekiyor."

O kadını acımasızca geberten çocukla, bana sırnaşan çocuk aynı kişi miydi cidden?

Göğsüme sarılan ellerini okşayıp alnımı duvara dayadım. "Kaçabiliriz. Bizi hiç kimsenin bulamayacağı bir yere gider, yeni bir hayat kurarız."

Boynumu öptü. "Kei, araziden bile çıkamayız. Her yere gözcü dikmişlerdir."

Onu sertçe ittirip kolunu yakaladım ve sinirle sıktım. "Kanını vermek mi istiyorsun yoksa?"

Parmaklarımın geçtiği koluna kaydı bakışları. "İstemiyorum ama başka çaremiz yok."

Gece boyunca hissettiğim dehşeti bile bastırıyordu öfkem. Eşsiz kanını, bir başkasına sunmaya kalkışırsa onu gebertirdim. Sürtüklüğün lüzumu yoktu.

Kavrayışım sertleşince alt dudağına geçirdi dişlerini. "Kei, kendine gel."

Onu duvara savurup çenesini kavradım. Mantığım tamamen susmuş, vahşi yanım tüm kontrolü ele geçirmişti. "Bana ait olduğunu unutmaya kalkışıyor gibisin, kahrolası!"

Buz gibi bir bakış attı. "Dedim ki, kendine gel!"

Zihnimdeki pus bir anlığına dağıldı ve birkaç adım gerileyerek onu serbest bıraktım. Kolunu çürütmüştüm ve sızısını kendi kolumda hissedebiliyordum. Sikeyim, yine ve yeniden onu incitmiştim.

"Özür dilerim," dedim mideme saplanan acıya kıvranırken. "B-bilerek yapmadım."

Beni yatağa oturtup sımsıkı sarıldı. "Farkındayım, Kei. Bile isteye zarar vermezsin bana."

Dolan gözlerimi kırpıştırıp beline sarıldım. "Tanrım, kendimi kontrol edemiyorum resmen. Kanını paylaşma fikrine bile katlanamıyorum."

Sırtımı nazikçe okşamaya başladı. "Sevgilim, başka çaremiz yok. Sadece iki kişiyiz. Üstelik, klandan atılırsak tamamen mahvoluruz."

Haklıydı. Bağımsız vampirlere dönüşmek için fazla gençtik. Üstelik, Chifuyu'yu katletmek ya da kanını çakmak isteyenlerle doluydu siktiğimin şehri.

Aklıma gelen fikirle sertçe yutkundum. "Manjiro'yu devirebilirsem, Toman'ın başına geçerim."

Eli kasılmış, bedeni titremişti. "Onu deviremezsin, Keisuke. O herifi hiç kimse yenemez. Yenilmez Mikey'den bahsediyoruz."

Eh, her yenilmez günün birinde mutlak yenilgiyi tadacaktı. Chifuyu'nun kanını hiç kimseyle paylaşmaya niyetim yoktu.
























vampir trajedisi || tokyo revengers Where stories live. Discover now