the final (m)

2.7K 296 989
                                    

finale özel bol yorum gelirse çok sevinirim ^^

tw : şiddet, dehşet, toplu ölümler + cinsel gerilim, smut ,d

tw2 : aşırı ötesi uzun bölüm

Baji

Chifuyu'nun doğum gününden sonra, aramızdaki soğukluk yeniden nüksetmişti. Tüm gününü yatak odasında geçirip kendince klan savaşına hazırlanıyor, zaman zaman da Takemichi ve Kazutora'yla uzun konuşmalar yapıyordu.

Tam olarak, ne hakkında konuştuklarına dair hiçbir fikrim yoktu çünkü varlığımı hissettikleri anda sessizliğe gömülüyorlardı. İster istemez, tırsıyordum. Bana güvenmemeleri de canımı sıkıyordu çokça.

Toman üniformalarımızı giydikten sonra, bir çift eldiven uzatmıştı Chifuyu beni gafil avlayan gülüşlerinden birini sunmuştu. Tanrım, gülmek ona gerçekten de çok yakışıyordu.

"Sakın çıkarma bunları, olur mu?"

Eldivenleri hızlıca giydim. "Sen nasıl istersen, Chifuyu ama bir sebebi var mı?"

Sadist bir ifade belirdi suratında. "Sebebini yakında öğrenirsin."

Üstelemek yerine başımı sallamakla yetindim. Onu gereksizce daralttığım, üstüne gittiğim ve de kırdığım her bir sefer için ölümüne pişmandım. Minik bebeğimi, gücün yarattığı delilik yüzünden kaybetmiştim ve onu geri kazanmayı da beceremiyordum.

Tanrım, ona dair her bir zerreyi ayrı özlüyordum.

Chifuyu'nun uzattığı, siyah denilebilecek kadar koyu bir kırmızıyla kaplı bıçakları kınıma koyup alt dudağımı kemirdim. Özel bir zehir sürmüştü bıçaklara muhtemelen.

Kazutora gelince, peşine düştük ve savaşın yapılacağı alana varıncaya dek de motivasyonumu toplamaya çalışmıştım. Verdiğim sözü tutmalı, hayatta kalmalıydım. Tüm öfkesine rağmen, beni canlı isteyen Chifuyu'yu daha fazla yıpratmayacaktım.

Tokyo'nun fazlasıyla dışında kalan bir alanda gerçekleşecekti savaş. Hava, buzdan halliceydi muhtemelen ama bizleri pek de etkilemiyordu. Tepemizde, kış güneşi ve etrafımızda da çam ağaçları vardı. Hiçbir insan, kapışmayı izlememeli ya da polisi aramaya falan kalkışmamalıydı sonuçta.

Eh, vampirlerin meseleleri, sadece ve sadece vampirleri ilgilendirirdi.

Manjiro ve Izana, karşı karşıya duruyordu. Savaşın hakemliğini üstelenen Shinichiro da aralarında dikiliyor ve kuralları sayıyordu. Daha doğrusu, kuralsızlığı. Her türlü ölüm ve işkence, tamamen serbestti. Kazanan, altın kanı elinde tutacaktı.

Tanrım, neredeyse herkes açlıkla süzüyordu sevdiceğimi...

Chifuyu'ya ganimet muamelesi yapılması, cidden kanıma dokunuyordu. En kötüsü de, bu konuda söz hakkım bile kalmamıştı artık. Sevgilisi bile sayılmazken, ne diyebilirdim ki?

Chifuyu, bağı koparmasaydı Manjiro'yu rahatlıkla yener ve Toman'ın başına geçerdim ama... böyle daha iyiydi. Sevdiğim çocuğun huzuru, en büyük önceliğim haline gelmişti yeniden ve gücün lanetine yeniden kapılmaya hiç niyetim yoktu.

Yerimizi alırken, kolumu sıktı Chifuyu. "Sözünü unutma, Keisuke."

Zarif bileğindeki ışıldayan bilekliği seçti gözlerim ve içim yumuşadı. "Buradan kurtulunca sana kahve ısmarlayabilir miyim, Chifuyu?"

Bıçaklarını çıkarıp hafifçe gülümsedi. "Bol kremalı mı?"

Tenjiku ve Toman kapışmak üzereydi ama tüm algı evrenim Chifuyu'nun eşsiz gülüşüyle dolmuştu. Sesler boğuklaşıyor, mekan önemsizleşiyor ve dizlerimin üstüne devrilip ona tapmayı düşlüyordum.

vampir trajedisi || tokyo revengers Where stories live. Discover now