1.5

3.2K 354 497
                                    

Chifuyu

Koyu mavi güneşlikten sızan güneş ışıkları yüzünden suratımı buruşturdum. Her zamanki gibi Keisuke'ye sarılarak uyumuştum ama bir tuhaflık vardı. İkimiz de tamamen çıplak ve yapış yapıştık.

Geceye dair anılar, akşamdan kalma zihnime dolarken kızardım. Sikeyim, dün yediğim bokların haddi hesabı yoktu!

Onu uyandırmamaya özen göstererek yatağın diğer ucuna kaydım. Siyah saçı, bordo yastığa dağılmışken çok güzel görünüyordu. Boynu, silikleşme yolunda çürüklerle doluydu ve dudakları hâlâ biraz şiş ve de kızarıktı.

Penisini emmiştim. Sikeyim, bunu cidden yapmıştım.

Yorganın altına sığındım. Dün, cidden kontrolü yitirmiştim ama... bundan hoşlanmıştım da. Ah, cidden tuhaf hissediyordum. Dürüst olmam gerekirse, Keisuke'yi iyi hissettirdiğim için seviniyordum. Kolunu parçaladığım için de hâlâ pişmandım.

Birkaç defa yutkundum.

Kafam sik gibiydi cidden ama yaşananlardan pişman değildim. Bile isteye sevişmiştim onunla. Sonuna kadar gitmediğimiz hâlde, öylesine zevk almıştım ki şu anda bile yeniden yiyişmek istiyordum onunla.

Keisuke, fazlasıyla baştan çıkarıcıydı.

Yorganın altından çıkıp huzurla uyuyan çocuğa baktım. Keisuke, gerçekten de çok güzeldi. Okuldayken, kaba tavırları yüzünden ona gıcık kapmasaydım belki de işler daha farklı gelişirdi. O soğuk duvarın ardındaki acıları görebilseydim ondan uzak durmaz, yaralarını sarmaya çalışırdım belki.

Sikeyim, empati özürlüsü tavırlarım cidden ölüyordu.

Yanağına şefkatli bir öpücük kondurdum. Her ne olursa olsun onunla ilgilenmeliydim. Bana kanını sunuyor, her daim yardım etmeye çalışıyordu. Üstelik, tüm sorumluluğumu üstlenmesi gerektiği için sadece bana odaklanmak zorunda kalmıştı.

Ona daha iyi davranmalıydım.

Soğuk bir duş alırken bedenimdeki ağrılara sövdüm. Şimdiden böylesine hassaslaştıysam gerçekten sevişirsek harabeye dönerdim. Keisuke, tüm dengemi sikmişti. Tanrım, tüm uzuvlarım ve özellikle de göğüslerim zonkluyordu.

Hiçbir kız, bana onun verdiği zevk ve kışkırtılmayı vermemişti. Hiç kimse, aklımı böylesine ele geçirmemişti.

Alt dudağımı ısırıp soğuk fayanslara tutundum. O iğrenç ilaçlı içeceği bir daha asla içmeyecektim. Keisuke'yle sevişmek istiyordum. Dün, belli belirsiz de olsa denge kurmayı başarmıştık. İkimiz de ne istediğimizi biliyorduk.

Ah, boynunu daha fazla çürütmeliydim. Kazutora gibi piçlere yem etmeyecektim onu. Keisuke, benimdi ve bu değişmeyecekti.

Dişlerimi sıktım. Kazutora'yı gebertmek istiyordum. Keisuke'nin dudaklarına değen sigarasını onun üstünde söndürmeliydim.

Havluya sarınıp ıslak saçımı kuruladım. Saçımı yeniden kısaltmalı, siyah saç kökümü de açıcıyla sarartmalıydım. Yıllardır aynı saç şeklini kullansam da sıkılmıyordum.

Keisuke, belli ki yeni uyanmıştı. Uykulu, şiş gözleri beni algılayınca kızararak yorganın altına sığındı. Siktir, fazla sevimliydi.

Açıkta kalan saç tepesini öptüm. "Günaydın."

Yorganı çenesine kadar indirip yutkundu. "G-günaydın." Bakışlarını duvarda sabitledi. "Dün için bana kızgın mısın?"

Yanağını öpüp gülümsedim. "Neden kızayım ki? Bunu ikimiz de istedik, Kei."

Ürkek bir bakış attı. "Geçen sefer fazla sinirlenmiştin."

Gerginliğini almak için boynuna sokulup çürükleri öptüm. "O gece kendimde değildim." Saçını nazikçe okşadım. "Hoşuma gitti bu defa." Daha da sokuldum benim gibi kokan bedenine. "Senin de hoşuna gitti mi?"

İyice kızardı. "E-evet."

Boynunu tembel tembel öptüm. "Sana aşk sunamam ama iyi hissetmeni istiyorum. Bana karşı koymadığın sürece sorun çıkmayacak, söz."

Bir anlığına kasıldı. "Benden kurtulmak ve başkalarıyla takılmak istediğini sanıyordum."

Ben de öyle yapmak istediğimi sanıyordum.

Evet, sağlam göt olmuştum.

Uyarırcasına dişledim hassas deriyi. "Beni kışkırtma, Kei." Gevşeyerek onayladı beni. Kurumuş dudaklarını yavaşça öptüm. "Duş al istersen. Ben de sana kan getireyim."

Keisuke, banyoya girince birkaç defa yutkundum. Ne bok yediğime dair hiçbir fikrim yoktu ama onu iyi hissettirmek bana da iyi geliyordu. Aramızdaki bağ, derinlik kazanıyordu anlaşılan.

Dünkü acizliğimi anımsadım giyinirken. Beni affetmesi için kanımı sunacak kadar ileri gitmiştim. Saçımı yolarcasına çekiştirdim. Keisuke, beni işaretlerse ona tamamen bağlanırdım. Hatta, kelimenin tam anlamıyla kölesi olurdum.

Kan deposuna inip birkaç torba kan aldım. Keisuke'nin kanına öylesine takıktım ki beni köleleştirmesine bile izin verecek durumdaydım. Hiçbir kan, onunki kadar leziz değildi.

"Tünaydın," diyerek selamladı beni Takemichi. Beyaz boynu, ısırık izleriyle kaplıydı.

"Tünaydın." Kıkırdadım. "Çılgın bir geceydi, ha?"

Omuz silkip güldü. "Savaş öncesinde Mikey'nin güç toplaması gerekiyor. Dört gün sonra, Tenjiku ile kapışacağız."

Keisuke'nin kanın yanında atıştırmaktan hoşlandığı baharatlı cipsten de bir paket aldım. "Şey, ben de savaşacak mıyım?"

"Hayır tabii ki." Omzumu sıvazladı. "Hâlâ güçlerine alışmaya çalışıyorsun. Birkaç aya daha ihtiyacın var, Fuyu."

Rahat bir nefes aldım. "Öyleyse Keisuke de savaşa katılmayacak?"

Suratı bir anlığına asıldı. "Şey, Baji mutlaka katılmalı. En güçlü vampirlerimizden biri olmadan kazanamayız."

Midemi sızlatan korkuyla yutkundum. "Ona bir şey olmaz, değil mi?"

Bardağa döktüğü kanlı sıvıyı içti. "Sanmıyorum. Her seferinde iyi işler çıkarıyor. Genç ama çoğumuzdan daha güçlü."

Yine de gerilmiştim. Keisuke'nin incinmesi ihtimali bile korkunçtu.

ben : bölüm yazmayacağım, diğer fic'leri ihmal ediyorum

yine ben :
































vampir trajedisi || tokyo revengers Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin