3.9

2.2K 279 117
                                    

Chifuyu

Tanıdık kokularla sarmalanmış bir yerde bulunduğumu algıladım önce, sonrasında da gözlerimi aralayıp hızlıca doğruldum. Mekân, altın kanlı bir hilkat garibesi olduğumu öğrenene dek, en azından bir süreliğine, yaşadığım apartman dairesindeki odaya benziyordu.

Boynuma dokunup tipik Tokyo manzarasına diktim gözlerimi. Saçtığım kana rağmen geberememiştim anlaşılan ama burada ne işim vardı ki? Üstelik, Toman'ın arazisinden çıkmama nasıl izin verilmişti?

Odanın kapısı açılınca, Keisuke'nin kokusunu almış ve gerilmiştim. Ruhumdaki uçurum beni yanıltmıyorsa, bağı koparmayı başarmıştım. Aylar sonra ilk defa, tamamen yalnızdım ve Keisuke'nin varlığından sıyrılmak tuhaftı.

"U-uyanmışsın," diye bocaladı ve yanıma oturup kan dolu bardağı uzattı. "Nasıl hissediyorsun?"

Utanç ve acıyla doluydu ifadesi. Üstelik, boynundaki yara korkunç görünüyordu. Kendi boynumu yoklayınca en ufak bir pürüzle bile karşılaşmamış ve iyileşme becerimi anımsamıştım. Kendi kanımı kullanarak iyileşebiliyordum gerçekten de.

Bardağı dikleyip işaret parmağımı yardım ve Keisuke'nin boynundaki delik boyunca gezdirdim kanımı. Tam da tahminlediğim gibi, hızla kapanmıştı yaraları.

Boğazına dokunup bakışlarını kaçırdı. "Teşekkür ederim ama iyi davranmana layık değilim, Chifuyu."

Eh, en azından beyninin varlığını hatırlamışsın!

Omuz silktim. "Göz zevkimi bozuyordu."

Uzun uzun içini çekti. "Beni gebertmeye hakkın var, farkındayım. Hiçbir özür beni affetmeni sağlayamaz, biliyorum ama yine de seni çok seviyorum."

Ölüme gittiğimi zannederken bile Keisuke'yi düşünmeyi kesememiş, tam da bilincimi yitirirken hislerimi çözmüştüm. Ona aşıktım. Verdiği acıya, benliğimi korkuya boğduğu anlara rağmen onunla doluydu kalbim.

Kanım yüzünden delirmeseydi mutlu bir ilişkimiz bile olabilirdi.

Ensemi sıktım. "Özet geçsene. Toman'ın yeni lideri falan mısın artık?"

Kederli bir bakış attı ve büzüldü. "Dövüş yarım kaldı. Onu yenmek üzereyken bağı kopardın." Elini benimkinin yanına koydu. "Bağın asla bozulamayacağını sanıyordum ama Kazutora bir yolunu bulmuş ve sana açıklamış."

Kazutora'ya teşekkür borçluydum. Aramızdaki düşmanlığı bitirmenin vakti gelmişti artık.

Tepkisizliğim karşısında içini çekti. "Toman'dan sürüldük. Bağ koparken ortalığa saçılan kanı içen yetmiş civarı vampir öldüğü için uzun bir süre boyunca klandan uzakta kalacağız."

Tısladım. "Kanımı istemiyorlar mıydı? Tüm bu saçmalık, beni mal yerine koyduğunuz için yaşanmadı mı?"

"Kanını hâlâ istiyorlar," diyerek odaya daldı Kazutora ve karşımızdaki cama yaslandı. Omuzlarını sergileyen, aşırı bol bir gömlek vardı üstünde.

Kanımı da altın kan aşkınızı da sikeyim be!

Keisuke'ye dikti altın rengi gözlerini. "Bizi yalnız bırak. Artık onunla ilgili hiçbir konuda söz hakkın yok, Baji."

Keisuke, bir anlığına yumruğunu sıksa da odadan çıkmakta gecikmemişti. Ah, gereksiz sahipleniciliğinden arınmıştı neyse ki. Tüm kaosun üstüne, bir de vahşi yanına yenilen Keisuke'yle uğraşamazdım açıkçası.

Kazutora'nın uzattığı sigarayı büyük bir memnuniyetle yaktım ve derin bir nefes çektim. "Sana borçlandım, Kazutora."

Göz kırptı. "Sikik soyadımı kullanmayı tamamen keserek borcunu kapatabilirsin."

İçgüdüsel olarak, en başından beri birbirimizden hoşlanmasak da birbirimizi yumruklamak için hiçbir sebebimiz kalmamıştı artık.

Gülümsemekle yetindim. "Sürgünmüşüz."

Kıkırdayıp bir sigara yaktı. "Sadece, bugünkü saçma ölümler unutulana kadar sürecek bu durum. Tenjiku'yla yapılacak savaşta ikiniz de lazımsınız sonuçta. O güne dek de burada kalabilirsin. Takemichi, her şeyi ayarladı."

Alt dudağımı kemirdim. "Peki ya Keisuke?"

Yanıma oturdu. Çiçeksi bir kokusu vardı. "Onunla uğraşmak zorunda değilsin. Dilersen, başka bir yere götürebilirim onu."

Sızlayan şakaklarımı ovalayıp manzaraya odaklanmayı denedim. Uzun zaman önce, kendi başımın çaresine bakabileceğimi kanıtladığım için kurul, son olaylara dek, karışmamıştı bana. Yine de, bağın da etkisiyle, Keisuke'den bir anlığına bile uzaklaşmaya katlanamamıştım. Kanına ve tenine muhtaç yaşamış, her fırsatta onunla sevişmiştim.

Oysa şimdi, hiçbir zorunluluk kalmamıştı aramızda. Bağın kopması, ruhlarımızı ayırmıştı ve birbirimize çekilmemiz için hiçbir gereksinim kalmamıştı ortada.

Yine de... yokluğunu kaldırabileceğimi sanmıyordum. Beni kahrettiği her bir ana rağmen, onu sarmalamak ve vicdan azabından sıyrılmasını sağlamak istiyordum.

Omuzlarımı düşürdüm. "Burada kalabilir."

Sikeyim, ahmak piçi gerçekten de çok seviyordum. Tabii onu sevmem, onu öylece affedeceğim anlamına gelmiyordu.





































vampir trajedisi || tokyo revengers Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin