3.8

2.1K 275 238
                                    

tw : şiddet, ölüm + aşırı kan

Baji

Malikânenin önü, Toman'ın düşük düzey vampirlerinden geçilmiyordu. Toman'ın liderine, yenilmez Mikey'ye, ilk defa klandan birisi meydan okumuştu ve hiç kimse bu dövüşü kaçırmak istemiyordu.

Gereğinden fazla emmiştim Chifuyu'yu muhtemelen çünkü damarlarımı sarmalayan güçle titriyordu uzuvlarım. Boynunu, kendi kanıyla iyileştirdiği gerçeğinin sarsıcılığı da ayrı bir konuydu. Beni kovmasaydı, bu işi nasıl becerdiğini öğrenene dek onu si-

Hayır.

Onu incitmemeliydim ama... kendimi tutamıyordum. Zihnim puslanıyor, ona lanetler yağdırmaya başlıyordum istemsizce. Benden korkması, öfkemi besliyor ve beni daha da pisleşmeye itiyordu.

Bir acı dalgasıyla irkildim. Chifuyu'yla ilgili bir sorun vardı ve onu görmeliydim ama bacaklarım itaat etmiyordu bana. Chifuyu'nun emri, kesindi ve karşı çıkamazdım. Her ne olursa olsun, onu yalnız bırakmak zorundaydım.

Manjiro alana gelince, coşkulu bir tezahürat yükselmişti kalabalıktan. Manjiro, her zamanki kendinden emin ifadesine bürünmüştü ve kana susamışlığını gizleme zahmetine bile girişmiyordu.

Onu devirecek, Chifuyu'yu sadece kendime saklayacaktım. Onun kanı, paylaşılamayacak kadar değerliydi.

Acı hissi kötüleşse de eve endişeli bakışlar atmaktan fazlasını yapamıyordum. Belki de, ona fazla yüklenmiştim. Eh, gönlünü alırdım nasılsa. Chifuyu, uzun süre küs kalamıyordu.

Takemichi, sıcak bir tebessüm sunarak yaklaştı bana ve alanın boşaltılmasını sağlarken bol şans dileyip omzumu sıktı. Sevgilisini parçalamayı düşlediğim hâlde, bana iyi davranıyordu...

Manjiro'nun karşısına dikilip boynumu kütletirken Kazutora'yla göz göze geldim. Altın rengi gözleri, ilgiyle parlıyor ve her bir hamlemi büyük bir zevkle izliyordu.

Takemichi, aramıza geçti ve uğultuyu basit bir el hareketiyle kesti. "Kurallar gayet basit. Çıplak elle, zehir ya da kesici alet kullanmadan dövüşeceksiniz. Kazanan, her şeyi alır."

Bana çevrilen, ezikleme dolu bakışlara aldırmadım ve ilk hamleyi yaparak yumruğu geçirdim Manjiro'ya. Başı yana savrulmuş, kemiklerinden tehlikeli bir ses yükselmişti. Siktir, tek bir yumruğum bile öldürücüydü.

Eh, altın kana boş yere tapılmıyordu.

Manjiro'nun şaşkınlığından faydalanıp onu yere serdim. Yumrularımı üst üste indiriyor, ruhumu daraltan hisleri yok saymaya çalışıyordum ki boynum yanmaya başladı. Görmezden gelip Manjiro'yu gebertmeyi denesem de, acı tamamen ele geçirmişti benliğimi.

"Hassiktir," dedi suratı dağılan Manjiro.

Boynum yarılmış, siyah bir kan akmaya başlamıştı.

Siktir, bu da neyin nesiydi böyle? Üstelik, neden Chifuyu uzaklaşıyormuş gibi hissediyordum?

Elimi yaraya bastırmış, bağırmamak için alt dudağımı sikiyordum. Acı giderek artıyor, kendi kanımla kaplanıyordum. Chifuyu'nun kırgın bakışlarını anımsarken zihnimdeki pus dağılmaya başlamıştı.

Tanrım... onu kelimenin tam anlamıyla kahretmiştim.

Boynuma bastırılan yumuşak bir bez ve uzatılan kanlı sıvı, gerçekliğe dönmemi sağlamıştı. Yardımı büyük bir memnuniyetle kabullenmiş, içimdeki boşluğa karşın gözyaşlarımı tutamamıştım.

Chifuyu, ne yapmıştı bilemiyordum ama onu hissedemiyordum artık. Yalnız, pişman ve çokça da çaresizdim.

Hayatımın aşkını, kanın gücüne yenilerek mahvetmiştim. Beni asla affetmeyecekti.

"Uzaklaşın sikik beyinliler," diye bağlıyordu Kazutora. "Dokunmayın sakın!"

Islak gözlerimi silince, yerde yatan bedenlerin ayırdına varmıştım. Siktir, boynumdan akan siyah kanı içen vampirler ölmüştü.

Ha?

Bileğime yapıştı Kazutora ve sağlam bir tokat attı. "Fazla zamanımız yok, kendine gel artık." Anlamsız bir bakış atınca bu defa da yumruğu geçirdi. "Chifuyu'yu buradan uzaklaştırmak zorundayız."

Chifuyu... Minik bebeğim... Orospu çocukluğum yüzünden dibe yuvarlanan sevgilim...

Takemichi, Mitsuya ve Hakkai, yoğun kokudan sapıtan vampirleri yere sererken eve sıvıştık. Tanrım, buram buram Chifuyu kokuyordu ortalık ve altın kanın çekiciliği çoğu vampiri deliliğe itiyordu.

Kaybettiğim kana rağmen, haftalar sonrasında ilk defa mantığıma erişebilmiştim. Kendi kanına bulanmış Chifuyu'yu bulunca, kanı yerine onun için endişelenmiş ve benim yüzümden yaşadığı boklar yüzünden kendimden tiksinmiştim.

Emma, Chifuyu'nun koluna iğne sapladı. "Kokusunu baskılayacak. Onu saklaman gerekiyor, Baji. Bizimkiler sonsuza dek dayanamaz."

Chifuyu'nun boynunda, belli belirsiz bir siyahlık olsa da yarası kapanmıştı. Baygın ve her zamankinden bile daha solgundu ama hayatta kalacaktı.

Onu kollarımın arasına alıp alnını öptüm. Ciddi ciddi onu hissedemiyordum artık. Kendi acı ve pişmanlığım dışında hiçbir sikim yoktu algı evrenimde.

"Chifuyu ne yaptı?" diye sordum Kazutora'ya. "Benden koptu, değil mi?"

Emma, ilaçlı bir sprey sıktı üstüme. "Oyalanmayın. Evin amına koyulabilir her an. Kokuya dayanamıyorlar, anlasana."

Kazutora, bir anlığına kaybolup büyük bir sırt çantasıyla döndü ve Emma'nın spreyini kendine sıktı. "Beni izle. Sonra konuşuruz."

Chifuyu'ya ürkek bir bakış attım. Ona yaşattığım dehşetten kurtulma pahasına ölebilirdi. Kaybettiği kanın haddi hesabı yoktu. Tanrım, onu sonsuza dek kaybetmiştim.

Yine de, onu daha sıkı kavrayıp Kazutora'nın peşine düştüm. Onu, gözü dönmüş piçlerin insafına bırakamazdım.

baji'nin mangada geri dönüp karanlık dürtüsünü siktiğimin cücesini dövmesini çokça istediğim doğrudur...
























vampir trajedisi || tokyo revengers Where stories live. Discover now