özel bölüm (m)

2.4K 268 171
                                    

beş sene sonra

tw : yüksek dozda fluff + smut

tw2 : aşırı uzun bölüm

Chifuyu

Bambaşka bir kimliğe bürünme zorunluluğu yüzünden sonradan, yeniden, açıcıyla sararttığım saçımı lens yeşili gözlerimi gölgeleyecek şekilde taramıştım çünkü gerekmediği sürece doğrudan göz teması kurmaktan hoşlanmıyordum. İnsan ve vampirlerle kurduğum en ufak temas dahi ruhlarındaki gizemleri çözmemi ve onlardan tiksinmemi tetikliyordu.

Evet, lanetlenmiştim ama güç ve otoritem mutlaktı. Kanımı baskılamama rağmen hiç kimse karşımda duramıyordu.

Ellerimi ceketimin cebine yerleştirmiş, sigaramı dudaklarımın arasına kıstırmış, yaydığım enerji sayesinde bana yol açan insanların arasından geçiyordum. Doğuştan katildim ve tabiatımı baskılamıyordum artık.

Toman ve Tenjiku arasındaki savaşta gerçek potansiyelime erişmiş, yüzlerce kişiyi dakikalar içinde katledecek denli kana susamıştım. Eh, başka çarem de yoktu zaten. Kaderimi bir avuç orospu çocuğunun eline bırakıp kan bankasına dönüşemezdim sonuçta. Üstelik, Keisuke'yi de gebertirlerdi...

Gerçi, Toman'a verdiğim kan yüzünden Manjiro piçi kafayı sıyırarak kendini öldürmüştü dört sene önce. Takemichi'nin dediğine göre, ona en az on sene yetecek miktardaki kanı tek seferde tüketmişti ruh hastası.

Manjiro'dan sonra Toman'ın başına Takemichi geçmişti ve eskisi gibi Tenjiku'ya ya da diğer klanlara sataşmıyorlardı. Takemichi, Toman'a geri dönebileceğimizi söylese de halimizden memnunduk.

Günün son ışıkları yüzünden kızaran gözlerimi kırpıştırıp duyularıma bıraktım kendimi. Milyonlarca, belki de milyarlarca, kişinin arasından dahi onu hissedebilir ve eşsiz kokusuyla kutsanabilirdim.

Kanımın delirticiliği yüzünden tek yönlü işaret bağıyla sürdürüyorduk ilişkimizi ama buna rağmen gayet iyi gidiyorduk. Birkaç sene önceki hata ve yanlışlarımızı tekrarlamıyor, birbirimizi her şeyin önünde tutuyorduk.

Çalıştığı veteriner kliniğinden çıktığı anda binanın önüne ulaşmış ve kocaman gülümsemiştim. "Hey."

Dağınık topuzundan taşan siyah tutamları kulağının arkasına sıkıştırıp yanıma geldi ve utangaç bir gülüş belirdi yakışıklı yüzünde. "Hoş geldin, sevgilim."

Yanağını öpüp koluna girdim ve yürümeye başladık. "Günün nasıldı?"

Keisuke, benim aksime, üniversiteyi bitirip veterinerlik yapmaya başlamıştı üç sene önce ve işine bayılıyordu. Kanımı satarak elde ettiğim parayla manga alıyor, Keisuke işten çıkana kadar onlarla oyalanıyordum genellikle. Bazen de Takemichi ve Kazutora'yla takılıyordum. İkisi de çok değerliydi benim için.

Keisuke, gün içinde ilgilendiği hayvanları anlatırken onu dikkatle dinliyor ve tapılası gülüşüne düşmeden edemiyordum. Tanrım, gülüşü mükemmeldi. Sivri köpek dişleri ortaya çıkıyor, biçimli dudakları zerafetle kıvrılıyor ve lens kahverengisi gözleri şirince kısılıyordu.

Şehrin tenha sayılır bölgelerinden birinde kalan bir vampir restoranına geçince karşılıklı oturmuş, parmaklarımızı birbirine kenetlemiş ve birer şarap söylemiştik. İntihara meyilli birkaç ahmak bize bakarak fısıldaşmış, suratımda beliren kan dondurucu ifadeyi görünce de sessizliğe gömülmüştü.

"Sorun yok," derken ses tonu son derece yatıştırıcıydı. "Akşamımızı mahvetmeyelim, Fuyu."

İçimi çekip omuz silktim. "Pekâlâ." Bileğinin iç kısmını okşadım. "Şaraptan sonra eve geçelim mi?"

vampir trajedisi || tokyo revengers Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin