☀️12.BÖLÜM☀️

3.4K 216 182
                                    

Bu bir tehditti.

Yazhan'lar Zühre'yle evlendiğimi biliyorlardı. Arabamın önüne düğün süsüne benzer bir bebeği bu yüzden koymuşlardı. Bebeğin erkek olması öylesine olmadığı açık bir seçimdi.

Benim oğlum vardı. Zühre'nin oğlu vardı. Bu bebeğin ne kolları ne ayakları vardı. Üzerinde ilk defasında ayırt edemediğim bir hayvanın kanı vardı. Arabaya yaklaştığımda cam sileceklerine sıkıştırılmış kuş tüyünden hayvanın bir tür kuş olduğunu anlamıştım. Bu tüyler beni o güne götürmüştü. Benden iki canımı alan kurşunun arasına gizlendiği kuş tüyleri. Bu bir Yazhan işaretiydi. Bu tüyleri kimin bıraktığını anlamamızı istiyorlardı.

Anlamıştım. Kimin yaptığını anlamıştım ama nasıl yapabilmişlerdi, anlayamıyordum. Arabamı halamın oğlunun mağazasının önünden alıp, evimin kapısına kadar getirmişlerdi. Öyle bir hale sokmuşlardı ki kimse nasıl görmemiş, nasıl engel olmamıştı aklım almıyordu.

Yazhan'lar kimden yardım alıyorlardı? Dibimize kadar nasıl giriyorlardı? Kim kolluyordu bunları?

Kafayı yiyecektim. Etrafımdaki kalabalığa baktım. Biri bile olsun nasıl görmemişti koskoca arabanın kapımıza getirildiğini? Bu evin içinde benim ailem vardı. Bir Yazhan değilse bile Yazhan'a çalışan kapıma kadar nasıl gelmişti? Bu araba alınmadan önce içinde Zühre vardı. Oğlum vardı. Getirdikleri kapının ardında ailemin kadınları, kızları vardı.

Kafayı yemek üzereydim. Karşıma kim geçmiş, kim ne demiş umurum değildi. Bağırıyordum. Ayrı ayrı, tek tek, hepsine birden. Nasıl bir açık vermekti bu?

Ya ben Zühre'yi Xezal'la tek yollasaydım? Bu arabanın üzerindeki kan hangisine ait olacaktı? Ben hangisi gömecektim bu defa?

"Ne halta yararsınız siz? Kapının önünde nasıl bir kişi bile olmaz? Neredesiniz ulan siz? Nerede?!"

Elime kim geçmiş, hangisinin yakasına yapmıştım ayırt edemiyordum. Amcamın kıpkırmızı suratını gördükten sonra öfkem katlanmıştı. O Nuşen'in mezarını ziyarete gitmişti. Bir kızını ardında bıraktıktan sonra diğer kızının olduğu kapının önünde kanlı aracı görmenin onu ne zamana götürdüğünü biliyordum.

O an benim gözlerimin önünden silinmiyordu şimdi.

Baver'in ettiği küfürler kulağıma ulaşıyordu. Babam onu susturmaya çalışsa da Baver hazmedemiyordu. Onu, haberi duyar duymaz yakınlarda olduğu için bizden evvel gelmiş olan Civan tutmaya çalışıyordu.

Gözüm kalabalığın içinde Hozan'ı buldu. Kucağında Mir ile Zühre'yi çekiştirmeye çalıştığını gördüm. Zühre kıpırdamıyordu.

Hozan ona bakmamasını, bebeğin gerçek olmadığını söylüyordu. Zühre kıpırdamıyordu. Bebeğe bakıyordu. Ona doğru bir adım attım. Baver, Civan'ın elinden kurtuldu. Arabanın kaputuna indirdi yumruğunu hırsla. Bebeğin kesili kafası geriye düştü. İçinden pamukları çıkarılmış, katledilen kuşun etleri doldurulmuştu. Sıkıştırılan etler bebeğin iki yanına döküldü. Zühre'nin gözleri dehşetle ardına dek açıldı önce. Bağırdım. "Hozan!"

Hozan bana döndüğünde Zühre'nin aralanan dudakları arasından bir çığlık kaçmıştı. Çığlığı havaya karıştığı anda gözlerinin kahveleri kaymış, başı geriye doğru gitmişti. Önümdeki adamlara çarparak ona yetişmeye çalıştım. Hozan benden önce Zühre'yi tek eliyle tutmuşsa da Zühre'nin bacakları bükülmüş, yere çekilmişti. Yanına vardığım gibi kollarımın arasına çektim. "Zühre!"

Adını bir kezden fazla anamadım. Herkes bize dönmüştü.

"Bir şey yok. Korktu!" diye açıklama yapmaya çalıştı Hozan. Ama sesinden onun Zühre için endişelendiğini anlamıştım.

Akşam GüneşimWhere stories live. Discover now