☀️30.BÖLÜM - Part 2☀️

2.5K 226 308
                                    

Günaydınnnn! Bugün hem Ramazan bayramının son günü hem de Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı. Kutlu, mutlu, huzurlu, uğurlu bir gün olsun!

Bölüm yayınlayıp birbirimize güzel şeyler yazmamız içim muazzam bir gün değil mi? 🥰 (Hâlâ final sınavına eklenecek sunum ödevimi yapmayıp son güne bıraktığım için vicdan azabı çekiyorum ve bunu parantez içinde yazınca dedikodu yapıyormuş iç sesime geçtiğim için komik oluyor sanıyor, gülerek vicdanımın sesini bastırıyorum lksksskks Tabii konumuzla alakası yok.)

Gece 31.Bölüme başlayıp şu saate kadar Memet'e ağlayarak yazdığım için psikolojik olarak Zühre'ye dönüşmek üzereyim. Bana bir şey olursa falan vaziyet alın hani 👯

Tamam artık bölüme geçebilirsiniz öylesine sizi tutayım dedim. Hâlâ okuyanları bir öpmüşüm kiiiii 😁

Off Zühre sen de o gün niye kapıyı açmadın ki? Her şey çok başka olabilirdi, aptal!

☀️☀️☀️

Halaya derdimi nasıl anlatacağım, nereden başlayacağım bilemiyordum. Zelal çıktıktan sonra ağlamaktan başka bir şey yapamamıştım. En sonunda gözlerimden akan yaşlar kurur gibi durmuştu. Derdimi dökeceğim bir dilim kaldı.

"Hala ben Memet'i seviyordum," dedim fısıltıyla.

Biliyordu. Elini saçlarımın üzerine koyup okşadı.

"Ben Memet'i çok seviyordum." Ellerine merhamet sızmış gibi saç tellerimi alnımdan çekti. "O sene babamı kaybetmesem, Memet gelip beni isteyecekti. O da beni seviyordu."

Memet'in saçımdaki bir beyaz teli bile sevdiği zaman geldi gözümün önüne. Halanın eli ona da değmiş miydi bilmiyordum. O beyazın üstüne çok beyaz eklenmişti.

"Ama izin vermediler. Beni kabul etmediler."

"Kê?*(Kim?)"

"Halime Hanım," dedim önce. İçime çektiğim nefesle göğsüm titredi. Ağlamaktan yorulan gözlerim Gulazer halayı buldu. Bana inanmamasından ne kadar korktuğumu hissettim. "Memet bana bir telefon almıştı," dedim gözlerine bakarak. Dinliyordu. Ona telefondan konuştuğumuzu söylerken utanacaktım. Gelin olarak Memet'in adını bile anmaktan utanmam gerekti hatta. Ama öyle yanmıştı ki canım halaya sığındığım anda tüm kuralları bir köşeye koymuştum. Ona o telefondan birinin başka bir oğlanla konuştuğunu söyledim. Ne Esme'nin adını vermiştim ne de Hüsnü'nün. Sormasın diye kimler olduğunu Baver'in bildiğini söyledim. Onun benim doğruyu söylediğimi bilmesini şahit tuttum kendime.

Gulazer Hala sinirlenmişti. Özellikle Halime Hanım'ın beni evden nasıl attığını söylediğimde kaşları yüzündeki tüm kırışıklıkları belli edecek kadar çatılmıştı. "Ger wisa bû tu çima nehatî cem min?*(Madem böyle oldu, sen bana niye gelmedin?)"

O vakit halayı mı tanıyordum? Benim için kadın odasındaki gür sesli, korkutucu halaydı sadece. O vakit benim kendimi aklayacağım hiçbir yolum da yoktu zaten. Hüsnü'yü şahit gösterebilirdim ancak. O Hüsnü ki kardeşimi yarı yolda bırakmıştı. Ben kime anlatsam yanımda olmak için Hüsnü'yü karşısına alacaktı. Esme'nin adı çıkacaktı. Benim aklanmamın tek yolu kardeşimin lekelenmesi olmamalıydı. Kimseye diyememiştim.

Hala bana kızarken devamı olduğunu anlamış gibi durdu. "Paşê?*(Sonra?)"

"Sonra evimize adamlar geldi." Halaya o adamları anlattığımda bu kez öfkeden daha baskın olan şey korkuydu. Bizim için korkmuştu. Korkusunun yerini çok geçmeden yine öfke aldı. Kız başımıza boş eve gitmemizden başlayıp azara tuttu beni. Benden sekti geri Halime Hanım'a döndü. Ona beni Sosin Hanım'ın aradığını söylediğimde ise suskunlaştı. Buna şaşırmıştı. "Babamın Devran abiye silah verdiğini, kan dökülmesinin sebebinin o olduğunu söyledi. Yazhan'lar bunu duyarsa bizi bulurdu." Biz Rojxani'den değildik. Bugün kendilerine yapılanlar için bir olan Rojxani bize ne yapılsa toplanmazdı ki. Bir Merxas'lar gelirdi. Memet için onlar gelirdi. "Ben Memet'e de kıyamazdım hala."

Akşam GüneşimWhere stories live. Discover now