☀️34.BÖLÜM - Part 3☀️

3.2K 242 497
                                    

İnstagram'da çok güzel soru cevap yapıyoruz. 🥰 Katılmak isteyen herkes gelip çekinmeden soru sorabilirrrrr (Çıkın çıkın gelin💃🏻💃🏻)
İnstagram ➡️ fatmametinhikayeleri

Bu arada yakınmadan da geçmeyeyim. Bilin bakalım kim mezuniyet gününü ayın 14'ü sanıp ona göre kıyafet siparişi verdi ve aslında ayın 12'sinde olan mezuniyetine kıyafet yetiştiremeyecek diye eli ayağına dolaşmak üzere?

Peki, peki, tahmin edin kim yaz sonuna bütü olmasına rağmen utanmadan tüm mezuniyet etkinliklerine katılıyordur?

Evet, evet bu iki bedbaht muhtemelen aynı kişi ve bizi zerre alakadar etmiyor. Gitsin kütüphanede haftalarca ağlayarak ders çalışsın. Bizi alakadar eden kısım; Memet ve Zühre. Nerede kalkmıştık? Hah! Hozan aramıştı.

Keyifli okumalar 😘

☀️☀️☀️

Olduğum yerde durdurdum arabayı park yerini seçemeden. "Geldim Hozan! Aşağıdayım. N'oldu?" Tek elimle Kerem'i kaldırıp göğsüme yaslayarak indim arabadan. Öbür kapıya alelacele dolanıp Mir'in pusetini geçirdim koluma. Telefonu kulağıma dayadım yine.

"Yengemi odaya alacaklarmış şimdi. Doktoru seninle konuşacakmış. Bize bir şey demedi."

"Geldim. Kıpırdama bir yere!"

Telefonu kulağımdan indirip acile daldığımda Sercan beni gördüğü gibi yanıma gelmişti. Puseti aldı elimden. Asansöre bindi benimle. Asansör Zühre'nin olduğu kata çıktığında Hozan bekliyordu hazırda. Kerem'i teslim ettim ona da. "Doktor nerede?"

Şiyar'la Berzan oturdukları yerden kalktılar. Zühre başı açık çıkacağı için Civan'ın yanına geçeceklerdi. Ben doktorun yanına geçerken Hozan'ın oturduğu koltuğun yanına Mir'in pusetini bırakıp abilerine yetişti Sercan da.

Doktor yoğun bakımdan çıkartılan Zühre'yle birlikte göründü. Elim ayağım dolandı birbirine. İlk doktora mı konuşacağım Zühre'ye mi bakacağım bilemedim. "Nasıl? İyi mi? Sabah çıkartacağınızı söylemiştiniz? Her şey yolunda mı?"

Ameliyatı yapan doktorun asistanı daha genç bir doktordu. "Hoca onayı kendi verdi. Ben sabaha dek eşinizi kontrol edeceğim zaten. Endişelenmeyin."

Zühre'nin solgun yüzüne bakmıyor olsam sevinecektim buna. Öyle hasta, öyle yorgun, öyle kendi olmadan yatıyordu ki içim bir türlü huzura ermiyordu. Alınacağı odaya kadar sedyesini götürmelerine yardım ederek gittim onunla. Hozan çocuklarla peşimizden yavaşça geliyordu. Zühre'yi bir odaya aldılar. "Kalabalık olacaksanız hiç girmeyin. Hatta en iyisi hiç girmemeniz."

Onu odada yalnız bırakmak istemiyordum. "Ne zaman kendine gelir?"

Hemşire serumunu takmak için benim yerimi alırken doktor cevapladı sorumu. "Geldiğinde durumu çok ağırdı. Yavaş yavaş toparlayacak. Yormayın şimdilik."

"Yormam." Yeter ki dinlensindi. Yeter ki iyileşip bana tekrar gelsindi. Ben Zühre'yi artık kimsenin yormasına izin vermezdim.

Doktorla hemşire odadan çıktığında aralık kapıdan Hozan uzattı başını. Yere bakıyordu. "Müsait midir?"

Zühre'nin üzeri örtülüyse de ameliyat önlüğü giyiliydi sadece. Başına örtü bulamazdım şimdi. "Dışarıda dur." Hozan çekilecekken ona doğru gittim. "Çocukları ver bana."

"Uyuyorlar zaten. Kalsın bende."

Yanımdan ayırmak istemiyordum. Zühre de kendine gelse ilk onları görmek isteyecekti. "Ver bana." Mir'in pusetini alıp sehpanın üzerine koydum. Üstü açılmıştı. Örtüsünü tam çektim. Dönüp Kerem'i aldım kucağıma. Onu da refakatçi koltuğuna yatırdım. Üzerimdeki ceketi çıkarıp örtü yaptım ona. Hozan kapıyı kapattığında yalnız kalmıştık.

Akşam GüneşimWhere stories live. Discover now