☀️38.BÖLÜM - Part 4☀️

2.4K 183 425
                                    

Ben geldimmmm🥰

Siz de geldiyseniz 38.bölümün son partını okuyalım da 39'a geçelim. Finalden önceki son bölüme yani 🥹🥹🫂

Yine yorumlarda olurum. Keyifli okumalar💃🏻

☀️☀️☀️

Yemekten sonra Kerem'in şımarası tutmuş, Zelal'in üstüne çay dökene değin oturmak bilmemişti. Allah'tan bardaktaki çay ılımıştı beklemekten, Zelal yanmamıştı. Yine de baştan aşağı ıslanan üstünü değiştirmek isteyince ben de makinedeki çamaşırları götürüp asarım diye kalkmıştım onunla.

Ben kalkınca annemler geç olduğunu söylemiş, geldiğimiz cemaatle bir kalkmıştık. Memet yemeğe yetişemedi diye Gulazer hala kalan yemekleri küçük tencerelere aktarıp kızların eline tutuşturmuştu.

Eve geçtiğimiz gibi çocukları nenelerine emanet edip dışarı çıkmış, kuruyan çamaşırları toplayıp yerine yenileri asmıştım. İşim bitince içeri geçmeden biraz beklemek istedim dışarıda. Saat geçe vurduğundan köy halkı uyumaya hazırlık yapmaya başlamış olacak tüm ışıklar tek tek kapanmış, ortalık karanlığa düşmüştü.

Ben bu karanlıktan değil, günün bunca karanlığa düşmesinin üzerine Memet'in hâlâ gelmemiş olmasından rahatsızdım. Aklımda Mori halanın dedikleri dolanıyordu ister istemez. Dediği gibi herkes Memet'in peşinden gelmişti. Onca imkana rağmen köyde kalmayı seçmişlerdi. Kayınpederlerim bile bir gece eve dönseler, çocukları olmadan boş konağı manasız buluyor olacaklar, ertesi sabah yine yanımıza geliyorlardı.

Memet bir mıknatıs gibi ailesi ister istemez yamacında topluyordu.

Fakat herkesi çeken mıknatıs değilmişcesine de en son o eve varıyordu. Günün doğduğu o erken vakitte düştüğü yollardan bana geri dönüşü ancak gecenin kör sağır sessizliği oluyordu.

Böyle bir kavuşmaya mı tamah edecekti vuslatımız?

Hava giderek serinlemişse de hırkama sarınıp sürdürdüm bekleyişimi bir kapı ağzında. Hırkamın içinde ısınmaya çalışan avucumda belki arar diye tuttuğum telefonum vardı. Bekleyiş uzayacak göründükçe acaba ben mi arasam diye düşünecek oluyordum. Fakat bu uykusuzluğun üzerine aramamı açar da başına bir şey gelir korkusu elimi ayağımı kitliyordu. Yalnızca beklemekle yetinmek zorunda kalıyordum.

Biraz sonra bir arabanın far ışıkları köyün içini aydınlatınca yaslandığım kapıdan doğrulmuştum. Tekerlek sesi bizden tarafa yaklaştığında bir yanım Memet'tir diye heyecana kapılırken diğer yanım o değilse diye beni geriyor, evin içine bakıyordum kime sesleneceğimi bilmez halde. Hozan halalarda kalacaktı yine. Kayınpederime de gelinlik ettiğimden seslenemezdim emin olmadığım bir endişeden.

Bir ayağım evin içine varmak üzere hazırda, diğer ayağım arabanın plakasını görmek zorunda olduğumdan dışarıdaydı. O ikilemimi bıçak gibi kesen şey arabanın yaklaşmasıyla sürücü koltuğunda oturanı görmemdi.

Memet'im gelmişti.

Gevşeyen kollarımı yanlarıma indirdim. Memet arabayı park edip yanıma vardığında ona sarıldım. "Bu eve geliş saati midir Memet Bey?"

Şakacı sataşmam bekleyişimi süsleyen özlemimdendi. Kısaca sarılıp geri çekilecektim sonra.

Memet'in beni beklediğimden sıkı sarışıyla  şaşkınlıktan kıpırdayamadım. Tüm gün onsuzluğumun üzerine bu karşılama, içime su serpeceği yerde uğursuzca tenhalarıma tohum saçmış, telaşıma bir nefes olmuştu. "N'oldu?"

"Telaş yapma. Seni özledim," dediği saniye düştü telaşım.

Gözümü kapayıp göğsüne bıraktım kendimi. "Ne yapsak? Şirkette mi yatıp kalksak? Mutfak var, banyo var, koltuklarda da yatarız." Yüzümü kaldırıp bakmak istedim yüzüne. "Hem sana da yakın oluruz." Gülümsediğini gördüm. Berbat planımı geri çektim. "Ama bizim evimiz daha güzel olacaktır tabii."

Akşam GüneşimWhere stories live. Discover now