☀️32.BÖLÜM - Part 1☀️

2.6K 224 327
                                    

Güneş güzelken bir iki foto çekineyim demiştim dalmışım skksskkssksks Buyurun bölüme 😂 Keyifli okumalar! (Beğenip yorum yapan herkesi öpmüşüm 😘)

☀️☀️☀️

"Maalesef yenge," diyen Baver'in doktor arkadaşıydı. Cihazı çekti karnımdan. "Doktor haklıymış. Düşük çoktan gerçekleşmiş. Yapabileceğimiz hiçbir şey yok."

Sadece bir kez kalbinin sesini duyduğum bebeğimin artık atmayan kalbinin bıraktığı sessizlikte uzanıyordum.

O zayıf kalbin biçare çırpınışları durmuş, anlamamışım. Gitmiş, kaybetmişim.

"Rahmin kendi kendini tahliye edemeyeceği kadar büyükmüş. Ben Baver'e söyleyeyim de kürtaj için..."

"Dur!" Ayaklanacak olan doktor yarı oturur şekilde durdu.

Baver'in öğrenmesini istemiyordum. Hamile olduğumu öğrendiğinde yüzünün nasıl aydınlandığını hatırlıyordum. O yüz bugün benimle aynı bebek için paramparçaydı. Şimdi bir de bebeğin Memet'ten olmadığını öğrenecekti. Ben dönüp o yüze nasıl bakacaktım? Memet'in haberi olduğunu duyduğunda Baver ona nasıl bakacaktı?

Müjde'yi artık kimse öğrensin istemiyordum. "Söylemene gerek yok. Kürtajı burada olmayacağım."

"Yenge Hanım," dedi tıpkı Baver gibi. "Eğer kadın doktor istiyorsan mesai arkadaşlarımdan birine..."

"Hayır. Benim kendi doktorum var," dedim karnımı örterek doğrulurken. Bacaklarımı yere sarkıttım ayakkabımı giymek için. Kasıklarıma vuran acı eğilmeme izin vermeyecek gibiydi. "Ben oraya gideceğim."

"Öyle olsun. O zaman girişini hiç yapmamış olalım. Uğraştırmayalım sizi. Ama hemen gidin, olur mu? Bekletmeyin."

Başımı salladım sadece. Doktor kapıyı açtığında Baver zaten orada durmuş, bekliyordu. Üstüme çektiler kapıyı. Ayaklarımı geçirdiğim ayakkabıları tam giyecek gücüm yoktu. Duvara tutunarak kalktım ayağa. Kapıya dek ayağımı sürüyerek gittim.

"Yok kardeşim. İmkân yok," diyordu doktor. "Kâr edecek tek bir ilaç yok bu saatten sonra."

"Ben bunu abime nasıl söyleyeceğim?"

Kapıyı açtım. Sustular. Zaten daha fazla konuşsunlar istemiyordum. "Baver... gidelim?"

"Gidelim," dedi hemen. Kolunu uzattı tutunmam için.

Elimi koluna koyar koymaz sordum. "Kerem'den hiç haberin var? Aradılar mı?"

Doktora başını sallayıp benimle koridoru adımladı Baver. "Hozan dönüyormuş. Amcam abime yetişmişse sorun yok demektir."

"Abin?" diye sordum hemen. "O niye dönmüyor? Kerem'i görmüş mü Hozan? Niye onunla..."

Baver ayaklarıma baktı. Durup kolumdan çıktı. "Şuraya otur da ayakkabılarını giydirelim hele."

Onun geriletmesiyle koridordaki oturaklara giderken sordum. "Kerem? Haberi de mi gelmiyor Baver? Nerede? Kimde?"

Baver beni oturttuktan sonra tek dizini yere koyup eğildi önümde. Ayakkabımın ezdiğim arka kısmını düzeltti. "Bas."

Memet'in Kerem'in ayağına giydirdiği ışıklı ayakkabı geldi gözümün önüne. Adım attıkça renk değiştiren ayakkabıya gülüşü kulaklarımda öyle sahiciydi ki ciğerlerim titredi hasretiyle. "Çakal..."

Diğer ayakkabıma geçti. "Bas buna da."

Yüzünü görmüyordum. Ama sesinin dalgalanışı içimdeki acıya yarenliğini dile getiriyordu. Ayakkabımı giyerken ağladım oğluma. Ağladım benden alınan her yavruma.

Akşam GüneşimWhere stories live. Discover now