☀️32.BÖLÜM - Part 3☀️

2.7K 237 244
                                    

"Bes e qîza min, bes e.*(Yeter kızım, yeter.)" diyerek kolumu okşar gibi ovuşturdu hala.

Yetmiyordu. Ne kadar ağlasam, gözlerim o kadar ağlamak istiyor, bir türlü ağladığım kadarıyla yetinemiyordu. "Hala... Gelmiyor kimse. Oğlum gelmiyor."

Hala ne diyeceğini bilemez gibi başımı kendine çekmiş, iri göğüslerinin üzerine yaslamıştı beni. "Xwedê bixwaze werin*(Allah isterse gelecekler.) Negirî.*(Ağlama.)" Hala anlıyordu acımı. Evladından yanan anlıyordu benim de yanışımı. Ama anlaması bana yetmiyordu.

Olduğumuz odanın kapısı aralandı hafifçe. Asmin kafasını uzatıp fısıldadı. "Ana çay yine bitti."

Hala benden uzaklaştı. Birden kızdığında olduğum yerde titremiştim istemsizce. "Ez ê çi bikim?*(Ben ne yapayım?) Ez ê werim pêsîrê xwe şîr bidim?*(Gelip göğsümden süt vereyim?) Çay koy!"

Asmin alınmıştı. "Ana zaten koymuştum. Hani millet açtır artık. Yemeği tek başıma yapayım?"

Civan'ın odasına, onun yatağına yatırmıştı hala beni. Evin içerisi kadın kaynıyordu. Düşük yaptığımı hastanedekilerden duymuşlardı. Beni kapıda karşılayıp halime ne kadar üzüldüklerini söylemişlerdi. Kaybettiğim bebeğin çok kok küçük olduğunu, kendimi hırpalayıp üzülmememi, daha genç olduğumu peş peşe söyleyenler olmuştu.

Benim ayakta duracak halim yoktu, anlamıyorlar mıydı? Kucağımdaki Mir'i bile zor taşıyordum. Gulazer Hala anladı halimi nihayet. Kadınları başımdan gönderip, beni Civan'ın odasına aldırmıştı. Yanımda durup benimle ilgilenmişti. Ne yapsa boştu, biliyordu. Benim acım da onunki gibi oğlum gelmeden dinmezdi.

Elimi yüzüme vurup yaşlarımı sildim. "Hala git," dedim elini kendimden uzaklaştırıp. "Misafirine bak. Ben oğlumu bekleyeceğim."

Hala birkaç defa daha geleceklerine dair bir şeyler söyledi. Kalktı sonra. Örtüyü üzerime daha fazla örtüp çıktı Asmin'le.

Gulazer hala için tam açılan kapıyla, karşı duvara yaslanmış bekleyen Zelal'i gördüm. Bana bakıyordu. Asmin kapıyı kapayınca, dışarıda kaldı yine.

Nihayet yalnız kalınca yamacımda uyuyan Mir'i çektim kucağıma. Göğsüme yaslayıp gür saçlarının üzerinden öptüm. "Sen kaldın Mir. Tüm yavrularımı aldılar. Seni hesap edemedi kader. Seni benden bilmedi belki. Çok şükür, seni benden alamadı." Gözümü kapayıp yumuşacık yüzüne sürdüm yüzümü. "Benim bebeğim geri gelmez. Onu kaybettim. Müjde'm gitmekte Mir." İçimi çektim. Mir'in bebek kokusu doldu göğsüme. "Sana tutunurum. Sana daha sıkı tutunurum Mir. Birbirimizi eksiklerimizden tam ederiz. Eşitleniriz. Oğlumsun zaten. Annenim bebeğim. Tamamlanırız birlikte." Mir'in küçük nefesleri yüzümü ısıttı.

Çenem titredi özlemle. "Ama Kerem gelmezse yapamam annecim. Oğlum da gelmezse yaşayamam. Bedenim kaldırmaz bu kadar acıyı. Ölürüm Mir." Yanağını yanağıma sürttüğünde kıyamadım huzuruna, öptüm. "Benim için dua et, Mir. Beni biraz sevdiysen temiz yüreğinle yaşamam için dua et. Kerem gelsin. Abin için dua et. N'olursun Mir. Çok canım yanıyor. Dayanamıyorum."

Kapının sesiyle araladım gözlerimi. Zelal'di. Bize bakıyordu. Ona bakmadım. Kapadım gözümü. Kapının geri kapandığını duydum.

Mir'in kokusunda hasrete tutuldu yüreğim. Oğlumu istedim. Bir yamacımda da Kerem olsun istedim. Bu yatakta ölüp gitsem ah demezdim o zaman. Çocuklarımın sesleri iki yandan beni sarsa, ben canımı oracıkta son bir nefes eşliğinde vermeye razıydım artık.

Kerem... Neredesin annem?

Yüreğime hasret fazlaydı. Kalbimi zayıflatıyordu. Zayıf bir kalbi yaşatamayan bedenimi, zayıf düşen kalbim mi yaşatacaktı?

Akşam GüneşimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin