☀️33.BÖLÜM - Part 2☀️

2.8K 240 315
                                    

Ben geldimmmmm!!! Kahrolası sınavlar yüzünden oturup güzel güzel bölümler yazamıyorum size. Çok önemli yüzleşme sahnelerini stresli günlerime kurban etmemek için bilinçli bir bekleyiş ama bu. Bir de vakitsizlik. Hep size kıyamayıp peş peşe bölüm yağdırmamdan 😔 (Karşılıklı suçluyuz bakın!!) Neyse ki pazartesi başlıyor ilk sınavım. İki hafta boyunca bir kelime yazacak dakikam kalmayacağı için bu partı zor bela tamamlayıp yetiştirdim size. Son ayrılışlarımız bunlar yani. Sonra finale kadar patır patır birlikteyiz ki çok az kaldı 🥲

Peki bu Part ne okuyacağız? Bu vakitsizlikte neyi yazdın da okutacaksın bize diyenlere cevabım; Bir ihtimal daha vardı o da ölmekti... Yok yok aslında o ihtimal ilk bölüme dönmekti. Yani Dilaver Yazhan, Memet'in aracında kadınların olduğunu anlayıp vazgeçseydi? Planı ne zamana erteleyecekti? Zühre'yle Memet ne yaşayacaktı? Evet bir ihtimal daha vardı. Kesinlikle ölmekti. Hangisinin? Hangimizin? İşte bunu yazdım.

Keyifli okumalar! 🥲 Yorumlarda görüşelim!

☀️☀️☀️

Oğlumun ağlama sesini duyuyordum. Bedenim yorgundu. Öyle yorgundu ki sanki hiç uyumamışım. Şimdi girmiştim yatağa. Şimdi kapamışım bu gözleri. Bu gözler ki uykuya tutulmak için yaşlarla yıkanmış gibi sancılar içinde.

Gözlerimi zor bela açmaya çalıştım. Kirpiklerimin arasında dolanan bir kaşıntı yüzünden kaşlarımı çatarak baktım etrafıma. İlk kez gelin olduğum evde, ilk kez birinin karısı olduğum yatakta uyumuşum. Kemiklerim çok üşüdüğüm bir gecenin sabahında beni azarlamak ister gibi gergin sızıya teslim. Kerem'in ağladığını duymasam üzerime kat kat yorgan çekip sonsuz bir uykuya yatmak isteyeceğim.

Oğlum için doğrulup kalktım. 'Uyandım. Geldim annecim.' Kerem sesimi duyduğunda artık kendi başına doğrulup çabalasa düşeceği beşiğin demirlerine tutunmuştu. Beni göreceği kadar yakınlaştığımda ağlamayı bırakıp gülmesiyle tüm yorgunluğuma rağmen gülümsemeye çalıştım. 'Beni gördün diye mi mutlu oldun?' Eğilip kucağıma aldım. Yüzünü gözünü öptüm peş peşe. Sineme gömüp onca pişmanlığın gölgesinde can vermiş hayallerimin yığıntılarının ezemediği tek sevgimi tattırdım. 'Acıktın mı annem? Yemek yiyelim mi oğlum?' Sırtı çok terli değilse de içim rahat etsin diye beşiğin demirinde asılı yeleğe uzandım giydirmek için. Yelek bir kolundan geçti, öbürüne ulaşmadı. Çok küçüktü.

Kerem'in değildi. Kerem'in pembe yeleği yoktu.

Yeleği çıkarttığımda önceden Kerem'in olan beşiğin artık onun olmadığını içindeki yeni örtülerden anlamıştım. Kız bebeği için değiştirilmişti bu beşik. Kerem'den başka bebeğimi yatırmışım ben buraya. Artık İshak'ın odasındaki beşik oğlumun değil, Müjde'nin.

Kerem'i yasladığım göğüslerimde çoktandır emzirmemiş olmanın doluluğunu hissediyordum. Kızımı emzirmek üzere hazırlanmıştı bedenim. Kemiklerimin ağrısı soğuk çekmekten değildi. Yakın zamanda zorlu bir doğumdan çıkmışım.

Meğer İshak'ın evinden hiç çıkmamışım. Bu evden onun cenazesi çıkmamış. Bizim bir bebeğimiz daha olmuş.

Meğer Memet'li bir rüyadaymışım. İshak'ın ağıtıyla başlayan hikayemin sonu hiç Memet'e çıkmamış. Memet son uykumun da kâbusu olmuş.

İçimi çektim garip bir sızıyla. Kucağımda babasız kalmamış bir oğul, karşımda evlatsız kalmamış bir beşik var. Yüzüme ulaşan tebessümle kahrolacağımı sandım acıdan. İki yüzlü bir sevinci yaşamaya takatsiz bırakıyor bu acı. Gözümden yuvarlanan bir damla yaş, boynu bükülmüş öksüz bir hayalimin kurbanı.

Akşam GüneşimWhere stories live. Discover now