☀️26.BÖLÜM - Part 2☀️

2.3K 202 112
                                    

Kerem birkaç sallamadan sonra uykuya düşmüştü. Fakat Memet gelmedi.

Yataktan kalkıp Kerem'in üstüne bir örtü attım. Baver de gelmemişti. Hozan'la gidecektik demek ki. Kerem'i aşağı kadar götürmek yerine Hozan'a almasını söyleyecektim. Telefonumu elime alıp Mir için bir battaniyeyle indim aşağı. Sofra toplanmış, çay konulmuştu. Xezal'dan Mir'i getirmesini rica ettim. O sırada telefonumda arama olup olmadığına bakıyordum.

Bir kez bile... Bir kez bile aramamışsın Mem. Bari gittim mi diye sor? Hiç mi merak etmiyorsun be adam? Küsmüşsen de merak edemez misin?

"Yenge," diyerek eli boş geldi yanıma Xezal. "Mir'i emzirecek misin?" diye sordu.

"Yok," dedim telefonun tuş kilidini koyarken. "Direkt çıkacağız."

"Emzirmeyecekse götürmesin dedi Halime yenge. Mir kalacakmış."

"Nasıl Mir kalacakmış?" diye sordum telefonu avucumun içine gömerken. "Emzirmeyeceğim belki ama huysuzlanır ardımdan. Zaten çok kalmayacağız. Nasıl ardımda bırakayım?"

"Yengem kalabalığa sokup durmasın çocuğu, dedi." Halime Hanım'ın sözünü iletirken mahcup olmuştu sanki.

Xezal'a laf anlatmak yerine kadın odasına girdim. "Mir'i..."

"...götüremezsin!" dedi Halime Hanım daha ismi ağzımdan çıktığı gibi. "Yeter. Gulazer'in kalabalığına gire çıka nazar ettiniz çocuğu. Mir senin değil."

Mir benim değil mi?

Duymazdan gel Zühre. Şermin'e bulaştın diye canını yakmaya kalkacak, duymazdan gel.

"Acıkır," dedim sesim düşmek üzere bir hâlde. "Ardımdan ağlarsa..."

"Anasının ardından ağlamış, susturmuşuz. Senin ardından mı ağlayacak, susturamayacağız?"

Halime Hanım'ın sözlerinin hiç acıması yoktu. Sadece bana değil belli ki Mir'e de acıyası yoktu. Mir belki anlamıyor diye şanslıydı şimdilik. Ama benim ağrıma gitmişti. Elimdeki örtüyle durdum öylece.

"Zaten emzirmiştin," dedi Şermin Mir'in uzandığı minderi yanına doğru çekerken. "Ardından ağlamaz ki. Acıkacak olursa da biberonu hazır ederim hemen. Boşuna yük yapma çocuğu kendine. Halime teyzem haklı, nazar ediyorlar."

"Mir bana yük değil," dedim Şermin'e. Şermin'e değil herkese demek istedim.

"Ama sen Mir'e yüksün," dedi biri. Benimle genelde konuşmayan o kadındı. Sosin Hanım.

Şaşkınlıktan yutkunamadım bile. "Ne?"

"Ayağın evde durmuyor," dedi Sosin Hanım memnuniyetsiz bir sesle. "Çocuğu gittiğin her yere sürükleme. Huzursuz edeceksin."

Mir'i huzursuz mu ediyordum? Hayır. Bir anne çocuğunu yanında götürmez miydi? Ben Mir'e anne olacaktım ya. Sadece emzirmiyordum ki.

Onlara göre öyle değildi işte. Biraz sütüm azaldığı gibi üşüşmüşlerdi üstümüze. Mir'i hemen benden uzaklaştırmaya başlamışlardı. Ya sütüm tamamen kesilirse? O zaman ne olacaktı? O zaman Mir'i benden tamamen alacaklar mıydı?

"Ben Mir'i Kerem'den ayıramam. Kerem'i de götüre..."

"O senin oğlun," dedi Sosin Hanım sözümü bölüp. "İstersen sokak sokak gezdir. Mir senin oğlunla denk değil."

Aynı mekan. Aynı kadınlar. Aynı baskı.

Bir gün burada beni Memet'ten koparmışlardı. Bugün burada Mir'den koparmak için hazırlık yapıyorlardı. Bu kadar zalim olamazlardı. Kimse bu kadar zalim olmamalıydı. O gün beni ezen kadınlar, bugün oğlumu ezmeye kalkışmamalıydı.

Akşam GüneşimWhere stories live. Discover now