☀️31.BÖLÜM - Part 1☀️

2.4K 222 274
                                    

Memet telefonları açmıyordu. Kaçıncı kez aradığımı bile bilmiyordum artık. Açmayacağını bile bile yeşil tuşa basıp telefonu kulağıma götürmeden ekrana bakıyordum sadece.

"Zelal haklıdır belki," dedi Asmin. "Araba kullanıyordur adam. Hem Kerem de kucağındaysa..."

"Değil!" Kırmızı tuşa basıp aramayı sonlandırdığım gibi telefonu sedire bıraktım. "Yalan söylüyorlar. Kerem, Memet'te değil. Onda olsa arardı beni. Korkma, getiriyorum, derdi. Oğlum Memet'de değil."

"Başladı yine," diye söylendi Zelal. Mir huysuzlanınca kucağına almış avluda dolanmaya başlamıştı.

Xezal'la Asmin iki yanıma oturmuşlardı gardiyanlarımmış gibi. Sanki biraz sonra kapı açılacak, ben o kapıdan fırlayıp gidecektim. Tembihlenmiş gibi bir adım öteme gitmiyorlardı.

Hissediyordum. Kötü bir şey olacakmış gibi hissediyordum. Biraz sonra şu kapı açılsa, içeri kim girecek olsa, Kerem onla girmeyecekmiş gibi hissediyordum. Çocuk eyler gibi beni geçiştirdiklerini düşünüyordum. Ama Kerem gerçekten de yoksa ihtimalinden ölesiye korkuyordum. Bu düşünce bana felç geçirtecek gibi elimi kolumu bağlıyordu. Memet'i bekliyordum.

Kapıda onlarca adam vardı. Biri bile olsun oğlumu görmemiş miydi? Tüm Rojxani bu konaktaydı sabaha dek. Yazhan'lardan biri bile girse sağ çıkamazdı bu kapıdan. Kerem'le çıkamazdı.

Benim oğlum kuş olup uçmuş muydu?

"Gönül'ün odasına baktığından emin misin Xezal? Sevmek için..."

"Yenge baktım," dedi Xezal artık ezbere bir cevapla. "Vallahi onda değil. Olsa neden senden gizleyelim?" Benden gizlemiş olsalar da yemin ederim kızmayacaktım şu saatten sonra. Yeter ki bir kapının ardından oğlum çıksındı.

"Belki dama..."

"Saçmalama artık," dedi Zelal bıkkın bir nefesle. "Abimleymiş, dedim kaç defa. Birazdan getirecekler işte. Sen neye, kime inanmıyorsun?"

Zelal sözde Memet'le konuştuğunu söylemişti. Telefonunda olan arama kaydını da göstermişti kanıt olarak. Ama ben ne konuştuklarını duymamıştım. Memet'leymiş. Geleceklermiş. Ben boşu boşuna evham yapıyormuşum.

Yalan söylüyordu. Yalan söylediğini hissediyordum. İçimdeki korku daha kötü bir şey olduğunu söylüyordu bana. Hissediyordum. Gulazer halanın Civan'ı hissettiği gibi Kerem'i hissediyordum.

Memet'le Kerem bir sokak öteme kadar arabayla gittiklerinde hissettiğim zamanki gibi değildim çünkü. O zamanki korkum, endişem, telaşem başkaydı. Şimdiki başka. Çok başka. Çok daha ağır.

Şimdi gövdemde bir yerde ıssız bir boşluk hissediyordum. Bir çıt sesiyle o ıssızlığımı vahşi hayvanlar bastı basacaktı. Bir çıt sesiyle o vahşi yamyamlar beni yakalayacaktı. Lime lime edeceklerdi etimi. Kana susamış canilerin arasında kalacaktım. Kemiklerime bile acımayacaklardı.

Gövdemdeki ıssızlığın çekili ip kadar kopmakta olan gerilimine sığınmıştım ben. Bacaklarımın altına çektiğim minderle oturmuş, avlunun dışarı açılan demir kapısına bakıyordum. Kapı açılsa ağır bir ses duyulacaktı. O ses ya bana oğlumu getirecekti ya da sığındığım ıssızlıkta beni ayan edecekti.

Bir arabanın duruş sesiyle avluda dolanan Zelal durdu nihayet. Altımdaki minderi çektim ben de. Gözümü alamadığım demir kapı nihayet aralandığında Asmin'in omzuna elimi basıp ayağa fırladım. Baver içeri girdi. "Çakal!" Hevesle aydınlanan yüzüm karanlığa pek çabuk düştü. Baver'in kucağı boştu. Ardından kapı kapandı. "Kerem?"

Baver hızlı adımlarla yanıma vardı. "Abimle. Ardımdan geliyorlar." Zelal'e baktı. "Hozan nerede?"

"Amcamların yanına gitti," dedi Zelal, Mir'i Xezal'ın kucağına teslim edip bir şey soracak gibi abisine yaklaşırken.

Akşam GüneşimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin