☀️18.BÖLÜM - Part 2☀️

2.7K 203 144
                                    

Son iki sınavım kaldı. Sonrasında mental sağlığımı toparlayabilirsem aksiyonlu sahnelere geçiyoruz. Hazırlayınız kendinizi!

☀️☀️☀️

Alt katta bir kargaşa çıkmıştı. Galiba Mesut eniştenin kardeşinin bir rahatsızlığı vardı. Yaşlı adama kalabalık, telaş birden ağır gelmişti. Birileri onu hastaneye götürmüş, biraz sonra Gulazer halaya her şeyin yolunda olduğu bilgisi gelmişti.

Rahatlamıştım. Asmin'in nişanı duyurulacaktı bugün. Bir aile ferdinin ölümüyle yasa boğulsun istemedim. Özel günlere acının gölgesi düşmemeliydi.

Benim özel olması gereken her günüm acının kollarında geçmişti. Asmin'e kara talihin fırçası hiç değmesin, ömrü yasa boyanmasın diye dua ettim.

Daha erkek evinin kalabalığı odaları doldurup taşırmışken biraz sonra gelin evinden de gelenler olacağı için Gulazer halayı bir telaş almıştı ki kızların canı çıkıyordu onu memnun edemiyorlar diye.

En sonunda Zelal elinde tepsiyle odaya gelmiş ağzını açmıştı. "Ji bo xatirê Xwedê, yek ji we vê jinê bide rûniştandin*(Allah aşkı için, aranızdan biri şu kadını oturtsun.) Biz de insanız ya!"

Halanın koluna girip koltuğa doğru götürdüm. "Hala az otur. Yoruldun."

Gulazer hala elinde telefon sağa sola konuşuyordu. "Hani yemek gelmemiş. Ewqas mêvan birçîne*(Bu kadar misafir açtır.)"

"Kimdir aç?" diye sordu Zelal. Sabah geldiğinde Gulazer hala onlara kahvaltı sofrası kurdurtmuştu. Zelal kaç saattir mutfakta gidip geliyordu. "Kendi kendine sorun çıkartıyorsun. Şiyar abi demedi mi yemekler dışarıdan gelecek. Siz oturun, diye."

"Dışarıdan olmaz," diye yakındı hala. Bizde olduğu gibi yemekleri kendi yapmak istiyordu.

Ama arada fark vardı. Biz en yakınları çağırmıştık sadece. Ona bile yetiştiğim söylenemezdi. Kaç kişiden yardım almıştım sayamazdım. Şiyar'ın nişanının duyurulmasına ise gelebilen herkes gelecekti. Kazan kazan yemek yapmak gerekti. Bu saatte başlamakla yetişmeyeceği kesindi.

Eve nasıl sığacaktık? Gulazer hala bir de bunun için telaşa tutturacak oldu bizi.

"Destur var mıdır?" diye sorduğunu duyduk birinin. Baver'di. Kafasını içeri uzatmıştı.

Birkaç gelinin tülbentini ağzının üzerine çektiğini gördüm. Baver içeri girip önümüzde durdu. "Gulazer Hanım sen hiç meraklanmayasın, şimdi birkaç yeri arıyorum. Kapının önüne sandalye masa attıracağım sokak boyu. Şiyar da yemeği halletmeye geçecek. Erkekleri komple at dışarı. Evin iki katı da siz kadınlarındır. Ne dersin fikrime?"

Hala yerinden kalkıp Baver'i öpe öpe yüzünü tükürüğüyle yıkadı neredeyse. "Ew kurê bavê min e, kurê bavê min e*(Babamın oğludur bu, babamın oğlu.)"

Baver övgüyü almış, halinden memnun kasım kasım kasılıyordu. Bana doğru fısıldadı kadın topluluğunun beğeni dolu bakışlarından bihaber. "Kahramanlık zor iş ha. Kocan daha beğenmesin bizi. Kıskanç herif." Ellerini Yekta amcayı andırır şekilde belinde birleştirip bir endam çıkıp gitti.

Ardından güldüm kendime mani olamayıp. Aşağı inip aynı şeyi Memet'e de söyleyeceğine emindim nedense. Memet umarım yine ensesine tokadı yapıştırmazdı.

Hala organizasyonun kalanını Baver'e bırakmış, kızlara eziyet etmeye ara vermişti nihayet. Buna en sevinen Zelal olmuştu. Boş bir odaya geçip ayaklarını dinlendirmek için Gulazer halanın gözünden sıvıştığını görür gibi olmuştum. Ben de yere oturup elindeki şekerlemelerle oynayan oğluma döndüm. Mir, Halime Hanım'ın kucağındaydı. Kolay kolay bana gelecek gibi de durmuyordu, usluydu.

Akşam GüneşimWhere stories live. Discover now