19. Bölüm

19.9K 1.4K 113
                                    

Neyim ben ya iyilik meleği mi yoksa bölüm perisi mi?

Size yeniden güzel bir bölümle geldim. Böyle giderse final mart ayını görmeyecek, haydi bakalım.

Keyifle okuyun ve bol bol yorum yapın bence bunu çok hak ettim.

🍂

Elimde kredi kartları ve kâğıt paralarla merdivenlere oturma eylemim, Asya'nın kimliğini görünce dağıldı. Apar topar kalktığım yerden Asya'nın yanına çıkmaya başladığımda kafamda ne yapmam gerektiğine dair ince uzun bir liste oluşmaya başlamıştı. Geri dönmeliydik. Alparslan olmadan Asya ile burada kalmak doğru değildi, baba diye tutturursa onu nasıl oyalacağım hakkında hiçbir fikrim yoktu. Odasına girdiğimde bıraktığım vaziyette uyumaya devam ettiğini gördüm. Yanına gidip elimi yanaklarına ve alnına bastırdığımda artık her şey netti. Asya hasta olmuştu zira cayır cayır yanıyordu.

Hastaneye götürmek ilk planlarımın arasında olsa da önce internetten yüksek ateşe karşı evde ne yapmalıyım başlığı altında çıkan haberlere tıkladım. Soğuk su ve bez ile alnına koltuk altına ve baldırlarına nemli bezi koyun dediğinden önce mutfağa inip gerekli malzemeleri hazırladım. Elim ayağım birbirine giriyordu. Bana emanet edilen bir çocukla tatil beldesinde yapayalnız kalmıştım.

Ateş ölçer ya da ateş düşürücü bakma gayretim hüsranla sonuçlanmıştı. Ne evde, ne de çantasında bunlardan bir tanesi bile ne yazık ki yoktu.

Aradan geçen bir saatin ardından bunun böyle devam etmeyeceğini düşündüğüm için önce arabaya yastık falan koydum. İhtiyacımız olabilecek şeyleri yanıma alıp çantaya koyduğumda saat gece yarısına ulaşmak üzereydi. Asya'nın küçük bedenini kucağıma aldığımda itiraz dolu fısıltıları kalbimi deşiyordu. Arka koltuğa yatırıp dikkatle kapıyı kapattım. Sürücü koltuğuna oturduğumda en yakın hastanenin nerede kaldığını kısa süreliğine düşünüp öyle yola çıktım.

İlçe devlet hastanesine doğru sürmeye başladığımda sık sık arka koltukta uyuyan Asya'nın üzerine takılıyordu gözlerim. Güneş geçmesi sanmıştım ama değildi sanırım. Bu kadar ısrarcı ateşin neden olduğunu da bilmediğimden panik yapmamaya çalışıyordum fakat ilk kez bir çocuğun sorumluluğu üzerimdeydi ve ben yanlış bir şey yapmaktan çok korkuyordum.

Yaklaşık yarım saat sonra acil kapısının önünde arabayı durdurup hızlıca indim. Asya'nın küçük bedenini kollarımın arasına aldığımda sıcaklayan bedeni yüzünden ağlama noktasına gelmiştim. İçimde saf bir korku vardı. Bu korku annesine babasına ne diyeceğimden ziyade küçük bedeninin çektiği acılara içimin yanmasından kaynaklıydı. Bana bir şey olsaydı ama o iyi olsaydı.

Doktorların yönlendirmesiyle sedyenin üzerine bıraktım. Israrla ateşi olduğunu söylerken çoktan yanaklarıma yaşlar düşmeye başlamıştı. Böyle kolay ağlayan birisi değildim ama damar yolunu açarlarken bile kayıtsızca yatıyor olması çok korkutuyordu beni. Birileri arabayı acilin önünden çekmemi söylediğinde Asya'nın olduğu yeri terk edip gidemedim. Anahtar zaten üzerindeydi ve hastane güvenliğinden ricada bulunmuştum.

Aradan geçen iki saatin ardından ateşini güç bela düşürmüşlerdi. Doktor beni annesi sanmıştı başta, hatta bir ilaca alerjisi olup olmadığını sorduğunda doktora anlamsız bakışlar attığım için durumu açıklamıştım. Nilay'ı ya da Emine'leri aramam lazımdı belki ama bu saatte ararsam herkesi korkuturum diye bundan da vazgeçtim.

Asya'yı gözlem odasına aldıklarında saat sabaha karşı beşti. Sandalyeyi sedyenin yanına sürükleyerek götürmüştüm ve tek yaptığım elini sıkıca tutmaktan ibaretti. Aldığı ilaç sayesinde deliksiz bir uyku çekiyordu. Sandığımın aksine güneş geçmemişti. Orta kulak iltihabı olmuştu. Bugün denizde yüzmesi hava değişikliği yol yorgunluğu hepsi birleşince de halsizliğe dönmüştü anladığım kadarıyla. Beni inanılmaz korkutmuştu ve şu an Asya iyi olsa bile hâlâ gözlerimden akan yaşlarla simsiyah saçlarını sevmeye devam ediyordum.

SARMAŞIK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin