46. Bölüm

15.5K 1.3K 391
                                    

Erken geldim...

Nasılsınız? Nasıl gidiyor hayat?

Keyfiniz yerine mi gelir yoksa yine gözyaşları sel mi olur bilemem, size güzel bir bölümle geldim.

Keyifle okumanız dileğiyle.

🍂

Gözlerimi kapattığımda bile yanaklarım iki yana kıvrılıyordu. Sadece duyduğum sesler bile beni dünyanın en mutlu kadını yapıyordu.

Merih Aslan, babasının kolları arasında kaybolurken benden uzaklaştığı için ağlar gibi sesler çıkarınca, ilk kez babasının uyarısına maruz kaldı.

"Merih, Aslan'ım... Anneyi her zaman darlamak yok tamam mı oğlum? Yoruldu, bırakalım biraz uyusun olur mu koçum? Anneye gidince gülücükler, babaya gelince kakalar kusmukları bilahare konuşacağım seninle. Gül, annene elbette gül. Annen o senin, zaten Ahsen efsunlu bana kalırsa. Kalbim taş dedim, şimdi çiçek bahçesine döndü. Annen tılsımlı oğlum, annen bizim kutsalımız."

"Baba ne yapıyorsun?" diyen Asya ile gözlerimi açıp baktım. Çatık kaşlarla gerçekten babasına ve kardeşine hayrete düşmüş gibi bakıyordu.

"Kardeşinle konuşuyorum babam," dedi Alparslan. Yok, bunların yanında uyku benim gözüme girmezdi. Onları bırakıp odaya da çıkamıyordum. Merakımdan, onları böyle görmenin verdiği huzurdan sebep uykumdan feragat ediyordum.

"Sana nasıl cevap versin ki?" dedi. Sonra küçük ellerini dudaklarının üzerine götürdü gülmesini bastırmak ister gibi. "Ahsen abla, babam kardeşimin konuşamadığını unuttu galiba."

Gülmeye başladığımda gözlerimi açıp bu uyuma işinden vazgeçtim. Onlar etrafımda olduğu sürece benim uyumam imkânsızdı.

"Cevap vermese de babasını tanıyor Asya'cığım," diyerek ona elimi uzattım. Elimden tutup bacaklarımın arasına oturduğunda tokadan çıkan saçlarını elimle düzeltmeye başladım. "Sesleri tanıyor şimdi Merih Aslan, yakında seninde sesini tanıyacak. Bilecek ablası olduğunu, o da seninle konuşmak için can atacak."

"İsmi çok uzun değil mi?" dedi yorulmuş gibi. "Aslan desem, olur mu Ahsen abla?"

"Elbette diyebilirsin," diyerek saçlarının üzerini öptüm. "Diğer kardeşine isim düşündü mü annen?"

Hevesle bacaklarımın arasında döndüğünde gözlerime bakarak anlatmaya başladı. "Ben seçtim," dedi heyecandan yükselen sesiyle. "Annem bana isimleri söyledi, ben seçtim." Yanaklarına bastırdım dudaklarımı teker teker. "Kardeşime de Aslan diyeceğim."

Nilay hamileydi, bir kız bebeği daha olacaktı. Asya bunu hevesle bize anlattığında henüz ben doğum yapmamıştım. Asya bu sene kardeşe doyacaktı, umarım bu durumlardan kötü etkilenmez ve dışlandığını düşünmezdi.

Mutfaktan çıkan annem elindeki tepsi ile yanıma geldiğinde dudaklarımı bastırdım birbirine. Sürekli süt olsun diye bir şeyler yedirmeye çalışıyordu bana ama kusmam an meselesiydi artık. Şerbet içirmeye çalışmıştı, değişik değişik çaylar demlemişti. Benim için uğraşıyordu elbette kadir kıymet bilmeyen birisi değildim ama ben hamileyken bile bu kadar yemek yiyen birisi değildim. Şimdi ağzımı asla boş bırakmıyordu haliyle bu da beni geriyordu.

"İki kaşık hadi annem," dedi ağzıma doğru götürdüğü kaşıkla birlikte. "Süt olacak yavrum, Aslan'ım için iki kaşık iç."

"Her kadının sütü gelecek diye bir kaide mi var," dedi annem karşı koltuğa bedenini zarifçe bırakarak. "Ahsen kendine neyi lazım görürse bunu yapar. Biz sık boğaz etmeyelim çocukları, yardıma geldik yük olmalayım."

SARMAŞIK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin