41. Bölüm

17.9K 1.4K 263
                                    

Merhaba, ben geldim. Maşallah şu sıralar eski formumuza döndük, aman nazar değmesin.

Bu hafta başka bölüm gelmeyecek, şimdiden bilginize.

Keyifle okuyun.

🍂

İnsan hep istediği şeyin olmasını isterdi. İnsan, bağlarından ibaretti. Alparslan benim gönül bağımdı ve bir gün ettiğim o dua nihayet kabul görmüştü. Düğüm olmuştuk ve iki kişilikten çok uzaktık.

"Rahatım hayatım," dedim onuncu kez.

"Dur yavrum," dedi o da belki yirminci kez. "Burada olduğum müddetçe senin rahatlığın benim için en önemli hadise." Ayaklarımın üzerine örttüğü pikenin kenarlarını içe doğru kıvırdı. "Üşümüyorsun değil mi?"

Yanıyordum, ne üşümesi? Üzerime Aynur annenin çeyize koyduğu örme yeleği de giydirmişti ve sıcaktan şimdi de midem bulanıyordu.

"Hamileyim hayatım, hasta değil," dedim onun etrafımda dönüyor olmasının verdiği neşeyle. Elime yeniden ultrason görüntüsünü aldım. "Alparslan çok küçük değil mi?"

"Küçük," dedi hemen önüme diz çöküp o da başını ultrason görüntüsüne doğru uzatıp. "Ahsen seninde kalbin delicesine çarpıyor mu?"

"Hem de nasıl," derken iç çektim. Yolda gelirken biraz konuşmuştuk. Korunmak istemekte benim tercihim olurken, istememekte benim tercihim olmuştu ve Alparslan çok şükür ikisine de bir tepki göstermemişti. Bu da benim için çok önemliydi.

"Açma üstünü Ahsen," diye uyardı. Gözü de her şeyi görüyordu maşallah.

"Alp daraldım ya," dedim üstümdeki pikeyi tamamen ayak ucuma itip. "Ev hamam gibi oldu, kat kat giyindim marul gibi. Kusacam birazdan ne olur cam falan bir şey aç."

"Dur dur çıkarma," diye koluma atıldı hemen. Çıkarmaya çalıştığım örgü yeleği yeniden giydirdi. "Terlediysen çarpar şimdi. Ben dereceyi düşürürüm." Ayağa kalkıp mutfağa giderken arkasından bakakaldım. Alparslan'ın her hali birbirinden farklı ve bir o kadar da değerliydi.

"Su getirir misin hayatım?" diye seslendim.

"Tamam, sen kalkma!" diye seslendi o da. Gülmeye başladım. Alparslan elinde tuttuğu su bardağıyla yanıma geldiğinde uzanıp elinden aldım. Bir yudum içer içmez dudaklarımdan hızla uzaklaştırdım. "Alp sıcak su mu getirdin bana?"

"Evet," dedi ne var bunda der gibi. Ayak ucuma oturup ayaklarımı yavaşça kaldırdı ve kucağına aldı. "Soğuk su boğazını ağrıtır. Yeni iyileşiyorsun zaten."

"Biz seninle doğuma kadar nasıl gideceğiz acaba," dedim kendi kendime söylenir gibi. "Alparslan, bak bunu bir netleyelim. Ben hamileyim evet ama bana ağır hasta muamelesi yaparsan işler ikimiz içinde karışık bir hal alabilir. Ne dedi doktor, sıradan yaşamına devam et dedi. Sen ne yapıyorsun peki? Bana sıcak su getiriyorsun. Ilık olsa yemin ederim anlayacağım ama bu bildiğin sıcak su."

"Ben doldurdum bebeğim biliyorum sıcak olduğunu," dedi.

"Alp," dedim bastırırcasına.

"Ahsen ben nasıl davranılır bilmiyorum," dedi omuzlarını da kaldırıp indirerek. "Ne yapmam lazım kestiremiyorum. Seni rahat ettirmek istiyorum sadece belki de abartıyorum ama ben sana iyi gelmek istiyorum."

"Aşkım sen zaten bana iyi geliyorsun," dedim başımı omzuma doğru eğerek. "Varlığın bana iyi geliyor. Senin ekstra bir şey yapmana gerek yok ki. Sen bir köşede otursan ben orada oturuyor olmana bile mutlu oluyorum."

SARMAŞIK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin