45. Bölüm

14.2K 1.4K 285
                                    

Geldim geldim! Koşunnnnn!

Keyifle okumanız dileğiyle.

🍂

Sene başında başladığım işten, sene sonunu göremeden ayrılıyordum. Ayrılmak zorundaydım hatta geç bile kalmıştım da, hamileliğimin beni emgellememesi sebebiyle birkaç hafta daha uzatmıştım. Eğer bir işim olmazsa karnımda oğlumuz ile babasını beklemek ve her akşam gelmemesiyle yüzleşmekten korkuyordum. Bunun için işten ayrılmayı olabildiğince uzatmıştım fakat artık ayı da bitirdiğimiz için ayrılmayı uygun bulmuştum.

"Selim," dedim herkesle sarılmış kısaca vedalaşmıştık. Kimseyle sorunum olmamıştı, herkese samimi de değildim belki ama bundan da şikayetçi değildim. Bana bir Selim yetmişti, arkadaşlığı çok değerliydi. "Eğilemiyorum, çantamı alır mısın?"

Selim hemen öne atılarak yere düşürdüğüm çantamı aldı. Küçük bir kutu yapmıştık Selim ile birlikte, kişisel eşyalarımı da içine doldurmuştuk. Kimisi oğlumuz için hediye almıştı kimisi de zarf uzatmıştı. Niyetti önemli olan, o yüzden onların bu davranışını bile fazlasıyla takdir etmiştim. Her eşyamı toparladıktan sonra boş duran masaya baktım, ofiste gezdirdim gözlerimi. Ne hayaller ile gelmiştim buraya, Ebrar ile konuşmalarımızı hatırladım. Onun yerine ben gelmiştim ve benim yerime de Nisan hanım gelmişti. Hayat bir döngüden ibaretti, gidenin yeri elbette doluyordu.

"Hazırsan çıkalım?" diyen Selim ile bakışlarımı çekip aldım. Hazırdım elbette de son kez şöyle bir bakmak istemiştim. Kavga etmeden, hakkımı alarak çalıştığım ve hakkımı alarak ayrıldığım bu iş benim için hep özel kalacaktı.

Selim elindeki kutuyla önden yürümeye başladığında arkasından küçük adımlarla ilerledim. Arabada Emine vardı, beni bekliyordu. Bir süre de ben de kalmayı düşünüyordu doğuma çok yaklaştığım için. 38 haftalık hamileydim, artık her an doğuma gidebilirdim.

Devrim beyin odasına bakmıştım ancak bugün bir toplantısı olduğu için sanırım, hâlâ dönmemişti. Onu beklemeye kalkarsam da çok geçe kalmış olacaktım. Bir de Emine vardı beni bekleyen, onu da saatlerce burada tutamazdım. Resepsiyonda çalışan arkadaşlara da selam verip artık burası ile ilişiğimi tamamiyle kestiğimde merdivenlerden inmeye başlamıştık. Sağ olsun Selim eşyalarımı taşımada bana yardımcı oluyordu. Otoparka girdiğimizde Devrim beyin de arabasını park ettiğini gördüm. Selim arabamın yanına doğru ilerledi ama ben Devrim beyi bekledim. Arabasını park ettikten sonra yanıma doğru geldiğinde karşı karşıya durduk.

"Gidiyorsun demek," dedi gülümseyerek. Çalıştığım süre boyunca onun gibi bir patrona denk gelebilirmiydim bilmiyorum ama çok kaliteli bir adamdı. Herkesi düşünen, her şeye yetişen, hep iş iş iş diye asla darlamayan, yeri geldiğinde arkadaş yeri geldiğinde abi olabilen birisiydi. Alparslan'ın yokluğunda da bana hep müsahama göstermişti. Devrim bey, ben henüz işe başlamadan bana yardımcı olmaya başlamıştı zaten. "Her zaman uğrayabilirsin, yeniden çalışmak istersen biz her zaman seninle çalışmak isteriz."

"Devrim bey ben çok teşekkür ederim her şey için," dedim gözlerim dolmaya başladığında. "Yani burası o kadar iyi ki, eminim sebebi de sizsiniz. Sıcak tavrınız, herkese yardım eli uzatmanız. İnanın buradan ayrıldığım için o kadar kötüyüm ki, keşke daha uzun çalışma imkanımız olsaydı sizlerle."

"Sıkma canını," dediğinde elini de uzattı omzuma doğru. "Oğluna kavuşacaksın, iş her zaman bulunur. Önemli olan sağlık." Elini geri çektiğinde gülümsemeye devam etti. "İş ilişkimiz kalmadı diye görüşmeyecek değiliz öyle değil mi? Düğüne de bekleriz, eğer ikna edebilirsem Zeynur'u tabii." Güldüğünde ben de ona eşlik ettim çünkü gerçekten Zeynur'a kalsa o nişanlı kalmaya devam ederdi. Hayata hep yetişmeye çalışıyordu, işine çok bağlıydı. "Alparslan oğlun ve sana güzel bir hayat diliyorum Ahsen. Eşine de çok selamlarımı ilet lütfen, her zaman geri dönebileceğini unutma. Bir telefonuna bakar, tamam mı?"

SARMAŞIK Where stories live. Discover now