30. Bölüm

27K 1.5K 196
                                    

Merhaba, ne kadar kalabalık olduk birden, huh!

Yorumlara ilk kez yetişemiyorum ve bu bile nasıl güzelmiş, sayenizde öğrendim. Her birinize minnetim sonsuz, var olun; daima.

Onları size, sizi de Allah'a emanet ediyorum.

Keyifle okuyun.

🍂

Bedenimdeki tatlı sızılar varlığını koruyorken Alparslan'ın belime sardığı elinden kurtulmaya çalıştım. Çok fazla susamıştım ve bunun yüzünden de uykumdan uyanmıştım.

Pikeyi üzerimden çekince bedenim ürperdi. Hemen şimdi yeniden yatağın içine girmek isteyen yanımla susamam ölümüne yarışırdı.

Saçlarım ıslak uyuduğumdan olsa gerek odanın ısısı gayet iyi olmasına rağmen üşümüştüm.

Mutfağa doğru sessiz adımlar atarak ilerledim. Mutfak masasının üzerindeki sürahiden kendime su doldurduğumda kana kana içtim zira içim yanmıştı.

Her anlamda...

Ellerimi masaya yaslayıp bedenimi öne doğru eğdim. Başımı sol omzuma yasladığımda Alparslan'ın dudakları sanki yeniden geziyordu tenimde. Öyle hissedince de kalçamı yukarıya doğru kıvırdım.

Ben duşa girdiğimde Alparslan odayı toparlamıştı çoktan. Üzerimde sebebini bilmediğim bir tedirginlik kol keziyordu ve benim yanaklarım cayır cayır yanıyordu.

Alparslan benim utanmamı istemezmiş gibi üzerime gelmemişti. O duşa girdiğinde de ben üzerimi giyinip yatağın içine girmiştim çoktan. Alparslan üzerine bir şey giyinmeyi tercih etmemişti ve belinden düşecekmiş gibi duran eşofman altı giyinip yatağa girmişti.

Başımız birbirimize dönüktü. Birbirimizi yavaşça incelemiştik. Alparslan tam ağzını açarken de avuç içimi bastırmıştım dudaklarının üzerine. Sözler şu an hislerimizi yansıtmazdı. Büyüleci bir şeydi aramızda yaşanılanlar.

Tam olarak ne zaman uyuyakaldım bilmesemde uyuyana kadar onu izlemeye devam etmiştim tıpkı onun beni izlemesi gibi.

Kasıklarımın üzerine kapanan elle gözlerimi hızla açtım. Alparslan öne eğilen bedenimi kasıklarımın üzerine koyduğu eliyle kaldırıp sırtımı göğsüne bastırdı. Burnu saçlarımın arasında dolaşırken derin derin nefesler aldığını duydum.

"Uyuyamadın mı?" diye fısıldadı uykudan uyanmış boğuk ve kalın sesiyle.

"Yok, uyudum yani," dedim derince yutkunup. "İçim yanmış, su içmeye geldim."

"İçinin yandığı doğru," dedi kastettiği çok başka bir şeyken. "Ateş gibiydi..."

Dudaklarım kıvrıldı ve başımı göğsüne doğru vurdum hafifçe.

"Başka bir şey yok," dediğinde beni de kollarının arasında döndürdü ve yüz yüze bakmamızı sağladı. "Değil mi?"

Kaşlarım çatılı, "Ne gibi?" diye sordum.

Kaşları yukarıya doğru kalktı dudağı da büzüştü aynı anda. "Ne bileyim," diye mırıldandı. "Dağ ayısı gibi davranmadım değil mi?" Ben güldüm ama o hiç gülmedi. "İncitmedim seni, değil mi? Ahsen benimle bunları paylaş," dedi ihtiyaçla. "Ne sana zevk verir, nedir senin sınırın ben bunu bilmiyorum. İstemediğin bir şeyi yapıyorsam eğer söyle, çekinme," dedi tane tane. "Kendini mecbur hissetme. Sadece söyle." Bakışlarındaki şefkat kalbimi doldurdu. "Bir de böyle ilk olduğunu bilsem..."

SARMAŞIK Όπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα