42. Bölüm

16.2K 1.4K 392
                                    

Merhabaa. Bu akşam size misafir olmaya geldik efendim, biraz uzun yoldan geldik.

Bölüm sizlerin, keyifle okuyun.

🍂

Bazen, geriye dönüp baktığında keşke dememek için o anın içinde, o anın getirisiyle içinden nasıl geliyorsa öyle davranmalıydı insan.

Keşkem olmuş muydu emin değilim ama keşke dememek için yaşamaya çalışıyordum.

Herkese hamile olduğumu söylemiş, sevincimize ailemizi de ortak etmiştik.

Alparslan ile geçirdiğim her gün şüphesiz en mutlu olduğum günlerdi. Onun yokluğunda bile ondan arta kalan ne varsa ben onunla mutlu olmayı öğrenmiştim.

Hamileliğimin 9.haftasında Alparslan'ın görev emri gelmişti ve bu defa ayrılmak, diğer ayrılıklarımıza göre daha farklı olmuştu. Ağlamamıştım, bu ağlamayı o yanımdan gittiği an başlattığım için hatta kendimle gurur duyuyordum. Alparslan, bebeğimizi öğrendikten sonra değişmemişti ama ne zaman görev emri gelmişti ben ona yaptığım yemekleri yedirmek için çabalarken o bir elini çenesine yaslamış beni hafızasına kazımak istercesine izlemişti.

Alparslan, çok başka bir adamdı. İlk kez onun çantasını hazırlarken çantanın kenarında bulduğum şey ile sarsılmıştım. Nişan yüzüklerimiz arasına bağlanan kırmızı kurdeleyi çantasına alacak kadar, görevde onu yanında taşıyacak kadar önem veriyordu ama o zamanlar ona bunu sorsan, var olduğuna inandığım bir kalbim bile yok derdi. Ben kurdeleyi ne yaptığımı bile hatırlamıyordum ama o, bunu saklamıştı. Alparslan'ın gönlüne ne zaman düştüm bilmesem de, orada var olduğumu bilmek beni dünyanın en mutlu kadını yapıyordu zira sevgimiz karşılıklı olduğu müddetçe, ne o ne ben birbirimizi bir adım geride bırakmayacaktık ve buna olan inancım, her şeyin, herkesin üstündeydi.

Selim ile birlikte öğle yemeğimizi yedikten sonra yeniden odamıza geri döndük. Hamileliğim burada da sevinçle karşılanmıştı ve Selim, eğer bir gün evlenecek olursa karısının da bu koltuğa oturmasını istediğini söylediğinde karnım ağrıyana kadar gülmüştüm. Keramet koltukta değildi ama Ebrar'ın hemen arkasından gelip benim de hamile olmamla onda böyle bir düşünceye yol açması fazla komikti.

Alparslan iki gün önce gece yarısına doğru aramıştı. O cızırtı sesi fazlasıyla rahatsızlık verse de sesini duymak bile benim için her şeye bedeldi. Onunla konuştuğum o beş dakikanın damağımda bıraktığı tat şüphesiz dünya üzerinde herhangi bir tatlı da bile olamazdı.

Elimdeki çay bardağını kenara bıraktığımda Nesli'nin mesajlarını okumaya devam ettim. Bebeğinin cinsiyeti kızdı ve bunu Sabri ile birlikte öğrenmek isterken doktoru ağzından kaçırdığı için önce yarım saat ağlamasını dinlemiştim. Şimdi bunu biraz daha sindirmiş olacak ki, bana kızlarıyla birlikte gerçekleştirmek istediği hayalleri yazıyor, beni hem ağlatıp hem güldürüyordu. Bu tam da Nesli'nin yapabileceği bir şeydi.

"Neye gülüyorsun sen öyle?" diye laf atan Selim ile birlikte telefonu kenara bıraktım.

"Hiç," diye cevap verdim gülümsemeye devam ederken. Gülümserken hayallere de dalıyordum aynı zamanda. Bebeğimizin cinsiyetini bilmiyorduk ve bunu tahmin etmek bile yüzümdeki gülümsemeyi büyütüyordu.

Selim vermediğim cevaptan tatmin olmadığı halde benimle uğraşmak istememiş olacak ki yeniden işine geri döndü. Aynısını ben de yaptığımda bilgisayar ekranına dönüp işime kaldığım yerden devam ettim.

🍂

"Sevgili Alparslan," diye başladım ve her defasında olduğu gibi bu yazdığıma da kısa süre güldüm.

SARMAŞIK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin