Bölüm 1 "Kuş Cıvıltıları"

61 8 58
                                    

Ve ilk bölüm geldi...
Keyifli okumalar dilerim.

Uyandığımda güneş çoktan doğmuştu. Yatağımda doğrulup karışmış saçlarımın arasından elimi geçirdim. Kafamı çevirip pencereye doğru baktım. Açık kalmış pencereden içeri giren toz tanecikleri havada süzülüyordu. Güneş, toz taneciklerinin danslarının sergilendiği bir sahne gibi odaya dolmuştu.

Örtüyü üzerimden çekip bacaklarımı yatağın yanından sallandırdım. Ayağımı ileri geri hareket ettirerek terliklerimi giymeye çalıştım. Bir tekini ayağıma geçirmeyi başardığımda ayağa kalktım. Diğer teki yatağın altına doğru kaymıştı. Ayağımla çekip diğer teki de giymeyi başardığımda banyoya girmek üzere kapıya doğru ilerledim. Kapının üstünden havlumu aldım ve koridorun sonundaki banyoya kadar yavaş adımlarla ilerledim. Duştan çıkıp odama geri döndüğümde dolaptan elime geçirdiğim kıyafetleri giyinip tuvalet masasını önüne geçtim. Islak saçlarımı önce havluyla kurutmaya çalıştım. Ardından masanın çekmecesinden çıkardığım tarak ile saçlarımı yavaşça taramaya başladım.

Saçımı tararken pencereden kulağıma kadar gelen kuş seslerine doğru kafamı çevirdim. İki kuş, pencerenin dışında, camdan kafalarını uzatmış bana bakıyorlardı. Onları korkutmamak için son derece dikkatli davranarak pencerenin yakınındaki koltuğa oturdum. Kuşlar bana bakmayı bırakmış, birbirleriyle oyun oynamaya koyulmuştu.

"Ne güzelsiniz siz öyle," diye mırıldandım. Kafamı gayriihtiyari yana doğru eğmiştim. İki kuş birbirleri ile ilgilenirken hiç beklemedikleri anda aralarına bir başka kuş kondu.

Sonradan gelen kuşla birlikte diğer ikisi birbirlerinden uzaklaşmışlardı. Kaşlarımı çattım. Deminki kuşlardan bir tanesi pencere kenarından uçup gitti. Onları ayıran kuş ise hala pencerenin kenarında duruyor, diğer kuşa kendi dilince bir şeyler söylüyordu.

Elimle onu kovmak için bir hareket yaptım. Kafasını çevirip bana bakmakla yetindi. Diğer kuş ise uçup karşıdaki ağacın bir dalına konarken birkaç kez öttü.

Çok sinirlenmiştim. Oturduğum yerden kalkıp pencereyi kapatırken kuş, uçmaya mecbur kalmıştı. Kapalı pencereden ağaçtaki kuşu seyrettim. Birkaç defa daha ötmüştü. Karşılık gelmeyince de uçup gitmişti. Bu sahne, yüreğimdeki ateşin küllerini yeniden alevlendirmişti. Sertçe perdeyi çekerken, "Aptal kuş, onları huzursuz etmeye hakkın yoktu," diye söylendim.

Pencereden dönerken Fatma'nın kapının yanında durmuş bana baktığını gördüm. Korkuyla yerimden sıçradım. Kalbim deli gibi atıyordu. Elimi göğsüme bastırıp sakinleşmeye çalıştım. Bu sırada Fatma hiçbir şey söylemedi.

"Günaydın, Fatma." Az önce yaşananları görüp görmediğini bilmiyordum.

"Günaydın. Seni uyandırmaya gelmiştim. Gel de kahvaltı yapalım."
Kafa salladım. Kapıdan çıkmadan önce duraksadı. "Zühre, sen iyisin değil mi?"

"İyiyim." Söyleyebileceğim milyonlarca kelime vardı ve iyi olduğumu söylemek durumumu anlatmak için kullanabileceğim kelimeler arasında bile değildi. Ancak bu kelime çıkmıştı dudaklarımdan. Beş senedir olduğu gibi. Gülümsemeye çalıştım ve yanına kadar gidip elimi omzuna attım. "Hadi kahvaltımızı bir an önce yapalım ve otele gidelim."

Kafasını belli belirsiz salladı. Mutfağa girdik. Ben çayları doldururken Fatma'nın telefonu çaldı. Cevap vermek için telefonu eline aldı. Bende çaydanlığı yerine koyup masaya oturdum.

Fatma'nın telefon konuşmasının bitmesini beklerken kahvaltı yapmaya başladım. Telefonda konuşurken düşünceli bir hali vardı. Gözleri beni bulduğunda gülmek ile gülmemek arası bir ifadeyle bana baktı. Sağ gözümü kırptım. "Neler oluyor?" diye fısıldadım.

BİZİ AYIRAN ŞEYLER 2 "AŞK VE EMEK"Where stories live. Discover now