Bölüm 31 "Çilekli Pasta"

11 3 11
                                    


“Yavuz sen de mi buradaydın?” diyerek sıradan bir giriş yapmaya çalışmıştım. Ancak sesimin yapmacıklığı beni ele vermişti. Yavuz’un karşısındaki koltuğun arkasına geçip durdum. Ellerimi koltuğun kenarlarında gergince gezdirmeye başlarken gülümsemeye çalıştım.

“Yeni geldim.” Demekle yetinen Yavuz, Fatma’yı işaret ederek, “Fatma çok yoğun olduğu için onu görmeye geldim.” Diye ekleme gereği duydu.

“Ne güzel.”

“Zühre tahmini ne zaman anlatmaya başlayacaksın?” Fatma daha fazla dayanamamıştı. Elinde tuttuğu dolma kalemi dosyanın üzerine düşürüp geri alırken bana bakıyordu.

“Anlatacak bir şey yok.”

“Neredeydin?”

“Biraz işim vardı. Halledip geldim.”

“Bu sorumun cevabı değil.”
Sorgulamaya devam edecekti ve benden tatmin edici cevaplar almadan da rahat etmeyecekti. Ancak şu anda ne soru dinleyecek ne de onlara cevap verecek halim vardı. Yılmaz’ın çekip gitmesi canımı hayli sıkmıştı ve bu can sıkıntısında Koray’ın elindeki belgeler de yer alıyordu.

“Ben eve gitsem iyi olacak.” Diyerek oradan sıvışmaya çalıştım. Ancak Fatma, “Hiçbir yere gitmiyorsun Zühre. Konuşacağız.” Diyerek sesinin en sert tonuyla konuştu. Sıkıntıyla nefes verip ona doğru baktım. “Tamam. Ne konuşacağız? Sor.”

“Neler oldu?”

“Olan şu: Yılmaz ile kavga ettik ve o beni otelin biraz ilerisinde bırakıp gitti!” sesimin yükselmesine engel olamamıştım. Fatma ve Yavuz bakışırken ağlamamak için kendimi sıkıyordum.

“Özgür neden sana ulaşmaya çalışıyordu peki? Kavganızın sebebi…”

“Evet. Özgür ile konuştuğum için sinirlendi. Çekti gitti. Daha fazla soru sormayın.” Odadan hızlı adımlarla çıkarken Yavuz’un “Daha fazla üzerine gitme Fatma. Yeterince canı sıkılmış zaten. Peşinden de gitme. Yalnız kalmaya ihtiyacı olabilir.” Dediğini işittim. Onun bu sözleri sayesinden Fatma peşimden gelmezken ben daha fazla kendimi tutamayarak ağlamaya başlamış ve çıkışa doğru yönelmiştim.

Otelden çıktığımda nereye gideceğimi bilmez halde kaldırımın ortasında durdum. Ağladığım için sürekli olarak bulanıklaşan gözlerimle etrafa bakmaya çalışıyordum. Caddeye çıkıp yürümeye devam etmeye karar verdiğimde ağlamamı durdurmak için kendimi sıkıyordum. Yanından geçtiğim insanların meraklı bakışlarına aldırmadan yürümeye devam ederken dalgınlıkla birinin omzuna çarparak çantasını yere düşürmesine sebep olmuştum. Eğilip çantayı yerden aldım ve sahibine uzatırken, “Özür dilerim,” diye mırıldanmaya çalıştım. Sesim titrediği için söylediğimi ben bile anlamamıştım.

“Zühre abla?”
Adımı işittiğimde bakışlarımı çantadan çantanın sahibine doğru çevirdim. Bahtiyar’dı. Çantasını yeniden tek omzuna takarken bana endişeli gözlerle bakıyordu. “Sen iyi misin?”
Cevap vermek yerine burnumu çekmekle yetinirken o yanındaki arkadaşlarına, “Siz gidin. Sonra görüşürüz.” Dedi. Diğerleri yollarına devam ederken arkalarından baktım. Bahtiyar yeniden bana döndü. Cebinden bir peçete paketi çıkarıp bana uzattı. “Ağlayan birine iyi misin diye sorulmaz. Bir an unuttum.”

Paketin içinden bir tane peçete çıkarıp ona geri uzattım. Gözlerimi silmeye başlarken toparlanmam gerektiğinin farkındaydım. Az önce söylediği sözü düşünerek, “Bu söz nereden geldi aklına?” diye sordum.

“Abim söyledi.”

“Özgür…” diye mırıldandım. Bir şekilde hep hayatımın içindeydi. Varlığını her zaman hissettiriyordu. Şimdi de kardeşinin silüetiyle karşımdaydı. Onun endişeli bakışlarıyla bana bakıyordu. Onu aramış olmam içini kesinlikle rahatlatmamıştı. Bahtiyar benimle karşılaştığını ona anlatacaktı mutlaka. Ve o daha fazla endişe edecekti. “Sen keşke durmasaydın Bahtiyar. Arkadaşlarınla gitseydin.” Diyerek Bahtiyar’a baktım.

BİZİ AYIRAN ŞEYLER 2 "AŞK VE EMEK"حيث تعيش القصص. اكتشف الآن