Bölüm 10 "Gözyaşları Ve Çay"

16 3 16
                                    


Eve doğru yola koyulduğumda güneş çoktan batmıştı. Fatma işimin ne zaman biteceğini sormak, Özgür ise sesimi duymak için aramıştı. Hiçbir sorun yokmuşçasına konuşmaya çalıştım. Fatma’nın sesimdeki en ufak bir ton değişikliğini fark edeceğini bildiğimden oldukça kısa cevaplar vererek işimin bitmediğini söyledim. Biraz temiz hava almak istemiş ve uzunca bir süre sahilde dolanıp durduktan sonra eve gitmeye karar vermiştim.

Eve girdiğimde Fatma’nın bahçede oturduğunu görmüştüm. Ayakkabılıktaki ayakkabıları gördüğümde gelenlerin Fatma’nın komşuları ve arkadaşları olduğunu anlamıştım. Onlara selam verecek havamda olmadığımdan sessizce odama giderek üstümü değişmeden yatağın üzerine sırtüstü uzandım.

Ellerimi yastığımın altına uzatıp kurumuş çiçeklerle dolu olan kutuyu çıkardım. Taçyapraklarını parmağımla okşarken bu sabah gördüğüm şeyler yeniden film şeridi gibi önüme serilmişti. Onun düğününü göreceğimi yıllarca düşünsem aklımın ucuna getiremezdim. Gülümseyişi gözümün önünden gitmiyordu. Onu en son gördüğümde oldukça üzgündü. Oysa bugün… hayatına devam etmeliydi.

Onu geri gönderen ben değil miydim? Ama beni çaresiz bırakan da o değil miydi?

Geçmişi düşünmek ve bugünü hatırlamak üzüntümü katlanarak arttırmıştı. Gözyaşlarım yanaklarımdan aşağıya süzülürken kutuyu kapatarak komodinin üzerine bıraktım.

Ayaklarımı yatağın kenarından sarkıtarak doğruldum. Müjgan teyze ile karşılaştıktan sonra gelen rahatlama şimdi üst üste binmiş acılar şeklinde omuzlarıma yüklenmişti. Gözlerim acıyana kadar ağlamıştım. Fatma kapıyı tıklatıp açtığında gözlerimi kurulamaya fırsatım olmamıştı. Işık düğmesini yaktığında gözlerimi kısmak zorunda kalmıştım.

“Zühre, karanlıkta niye oturuyorsun? Uyuyor muy-” silmeye çalıştığım gözyaşlarımı görünce hızlıca yanıma gelerek yatağa oturdu. “Ne oldu? Niye ağlıyorsun?” elleriyle yanaklarımı sardı. Yeniden ağlamaya başlamıştım.

Onu endişelendirdiğimin farkındaydım ancak kendimi durduramıyordum. Gözyaşları birbiri ardına fırlıyorlardı göz pınarlarımdan. Acıyla dolu olan bu bedenden kurtulmak için acele ediyorlardı. Bedenim hıçkırıklarımın şiddetiyle sarsılırken Fatma koluyla beni sarıp göğsüne yasladı. Neler olduğunu merak ettiği muhakkaktı ancak şu anda herhangi bir şey açıklayacak halimin olmadığının da farkındaydı. Bu yüzden başka soru sormadan rahatça ağlamam için beni sarıp sarmaladı. Saçlarımı okşadı.

Silmeye yetişemese de ıslanan yanaklarımı bir peçeteyle kuruladı. Başucumdaki sürahiden doldurduğu suyu bana uzatıp içmeme yardım etti. Ağlayacak mecalim kalmadığında yüzüne baktım. Endişeyle bana bakıyordu.

“Konuşmak istersen buradayım Zühre.”

Derin bir iç geçirdim. “Bugün organizasyonlara yardım etmek için gittim ya…” diyerek lafa başladım. Sakince konuşmak için kendimi zorluyordum.

“İşler kötü mü gitti yoksa?”

Kafamı iki yana salladım. “Keşke işler kötü gitmiş olsaydı…”

“Ne oldu o zaman?”

Yanağımdan süzülen bir yaşı elimin tersiyle sildim. “Başta her şey çok iyi gidiyordu. Herhangi bir sorun yoktu. Ama ne zamanki düğün organizasyonuna gittim, işte o zaman…”

“Düğün sahipleri mi bir şey dedi? çiçeklerle ilgili bir sorun mu oldu? Çıkıp gelseydin ya güzelim. Canını sıkmaya değer miydi?”

“Hayır, herkes çok beğendi her şeyi.” Yutkundum. “Güzel bir düğün olduğuna şüphem yok.” Gülümsemeye çalıştım.

BİZİ AYIRAN ŞEYLER 2 "AŞK VE EMEK"Where stories live. Discover now