Bölüm 24 "Umutsuz Bekleyiş"

12 1 21
                                    


Akşam yemeğinde uzunca bir süre ikimiz de konuşmamıştık. Yılmaz evine gittikten sonra mutfakta Fatma’ya yardım etmeye çalışmış ancak yapılacak iş kalmadığını görmüştüm. Fatma yemekleri hazırlamış, salatanın sosunu koymakla meşgul olarak benim mutfağa girmeme pek dikkat etmemişti. Karşılıklı olarak oturduğumuzda da yüzüme bakmamıştı. Yaklaşık on beş dakikadır derin bir sessizlik hakimdi soframızda. Sonunda bu sessizliğe katlanamamaya başladığımda tabağımı ileri doğru iterek dirseklerimi masaya dayadım. “Konuşacak bir şeyler yok mu? Suspus olduk.”

Fatma ağır ağır lokmasını çiğnerken gözlerini bana doğru kaldırdı. Bakışlarında endişe vardı. Kafasını hafifçe öne eğdi ve kaşığıyla tabağındaki pirinçleri karıştırırken dalgın dalgın konuştu. “Var tabii. Konuşacak çok şey var. Ama bazen kelimeler yeterli gelmiyor. Konuşmakla bitmiyor.”

“Kelimelerle başlayalım biz yine de. Konuşalım ne konuşmak istiyorsan.”

Bana doğru baktı yeniden. “Huzursuzum Zühre. Senin tam toparlanacakken yeniden darmaduman olmandan endişe ediyorum.”

“Endişe etmene gerek yok ki.”

“Sen ondan emin misin? Seviyor musun onu hala?”

Kafam yeterince karışıktı ancak tüm bu karışıklığın içinde kalbim oldukça netti. “Seviyorum,” dedim. “Hem de her şeyden ve herkesten çok. Unuttum derken her saniye hatırlıyor, özlemedim zannederken her hücremle onu görmek için tutuşuyordum. Evlendiğini sandığımda yüreğime öyle bir acı saplanmıştı ki… yaşanan her şey bir anda silinip gitmişti. Geriye yalnızca hayal kırıklığı kalmıştı. Onu kaybetmenin acısıyla yüz kat daha derinleşmişti içimdeki çukur. Ama şimdi… onun da beni unutmamış olduğunu öğrenmek…” Boynumdaki ipi çekerek ucundaki alyansı avucumda tuttum. “Benim boynumda taşıdığım bu alyansı onun parmağından hiç çıkarmadığını görmek öyle güzel ki. Elbette beni düşürdüğü o durumdan ötürü ona hala öfkeliyim ama…”

“Ama onu çoktan affettin, değil mi?” diyerek cümlemi tamamladı Fatma.

“Çok seviyorum. Çok acı çektik ikimiz de. Yılmaz benim evim. O olayla birlikte evimin bir duvarında delik oluşmuştu ve ben evden kaçıp gitmiştim. Yıllarca o evin özlemini duyarak yaşamaya çalışıp durmuştum. Şimdi evimi yeniden bulmuşken o deliği yamamaya istekliyken yeniden kaçıp gitmek istemiyorum.” Fatma bir şey söylemek için dudaklarını aralamışken yeniden konuşmaya başladım. “Tamam, endişe etmekte haklısın. Bende korkuyorum elbette. Ama bu sefer kaçmak istemiyorum, savaşacağım.”

“Geceler boyu seni ağlatan birini bu kadar çabuk affetmen… benim derdim o veya başkası değil ki Zühre. Sensin. Senin mutlu olmanı her şeyden çok ben isterim. Ama aşkın gözü kör derler. Zehir yesen bal gibi gelir. Ancak en olmadık yerde bal da zehre dönmesin. Ben en çok bundan korkuyorum.”

Masanın üzerinden uzanıp elini tuttum. “Korkmayalım. Korkarak yaşayamayız. Kötü düşünmeyi bırakalım ve artık tamamen mutlu olalım. Sen Yavuz ile ben Yılmaz ile. İyi bir takım oluşturabiliriz, ne dersin?”

“Özgür peki?” diye sordu bu sefer.
Derin bir nefes verip gözlerimi mutfakta gezdirdim. “Onunla yarın konuşacağım.”

Fatma kafasını sallayıp kaşığını pilavına daldırıp yavaşça ağzına götürdü. Lokmasını çiğnerken, “Nasıl hissedeceğimi bilmiyorum. Senin için bir yandan endişe ederken diğer yandan gözlerinin parladığını görünce mutlu oluyorum. Ancak Özgür için üzülüyorum. Çok efendi, düzgün bir adam. Seni de çok seviyor. Nasıl bırakacak seni hiç düşünemiyorum. Onu kendinden uzaklaştırmaya çalıştığın her seferinde bir yolunu bulup yanına gelmeyi başarmış ve küçük mutluluklar elde etmişti. Ancak şimdi… Yılmaz ve sen yeniden başlayacaksanız bu onun için sancılı bir süreci beraberinde getirecek.” Diye görüşlerini bildirdi.

BİZİ AYIRAN ŞEYLER 2 "AŞK VE EMEK"Where stories live. Discover now