Bölüm 26 "Aşıkların Macerası"

18 2 21
                                    


Üst kata çıktığımızda ikimizin de adımları yavaşlamıştı. Burada okunacak bir bilgilendirme yazısı yoktu. Köşede bir masanın arkasında oturan rehber bizi görünce ayaklanmıştı. “Hoş geldiniz, buradaki hikâyeyi size anlatmak için bulunuyorum,” diye konuşmaya başladı. İngilizce konuşurken aksanı tuhaflaşıyor, kelimeleri anlamakta zorlanmamıza neden oluyordu. Başka seçeneğimiz olmadığı için ona yalnızca biraz daha net ve yavaş konuşmasını söyleyerek dinlemeye hazır olduğumuzu belirttik. Bizi eserin en başına, pencere kenarında oturmuş elindeki tarakla saçlarını tarayan bir kadın heykelinin yanına götürdü.

“Hikayemiz bundan tahmini olarak üç milyar yıl öncesine dayanıyor. Bu topraklarda yaşamış ancak yaşadığı dönem boyunca pek çok kereler ölmek arzusuyla yanıp tutuşmuş dünya güzeli Ruta! Kendisiyle evlenmek için pek çok delikanlının yanıp tutuştuğu güzel kadın!” Elini havaya kaldırıp heykeli baştan ayağa işaret etti. “Her gün aynı pencerenin önünde oturur, saatlerce herkesin hayran olduğu saçını tararmış. Gözleri daima pencereden gözüken yolda kilitlenir dururmuş. Ne beklediğini kendisi de bilmezmiş. Soranlara ise “Bakıyorum öyle, bir amacı olmadan,” dermiş. Her gün aynı saatlerde oturduğu pencere kenarı bir süre sonra içinde bir sıkıntı peyda etmiş. Bu sıkıntı her geçen an daha da büyümüş. Yola bakarken öfkelenmeye başlamış. “Ne diye bakıp dururum bu yola! Gelip geçenlerden dostum, ahbabım mı olacak? Hem ben niçin kendim gitmem buralardan? Neden sadece oturur dururum?” demiş kendi kendine. Oturduğu yerden hiddetle kalkmış.”

Yan taraftaki bir başka heykeli işaret etti.

“Ayağa kalktığında kucağındaki tarak ve önündeki masada duran ayna yere düşüp kırılmış. Ruta hiddetle odasından çıkıp dışarı doğru ilerlemiş. Onu görenler, “Nereye böyle güzel Ruta? Yolu gözlemeyi niçin bıraktın?” diye sorular sormaya başlamışlar. Ruta onlara dönüp, “Yolu gözlemeyeceğim artık. Yolu gözlenenlerden biri olacağım,” demiş. Diğerleri bunu başta anlamamışlar ve dünya güzeli Ruta’larının uzaklara gidip bir daha geri gelmemesinden endişe ederek yolunu kesmeye, onu kararından vazgeçirmeye çalışmışlar.”

Ruta heykelinin etrafını saran kalabalığı işaret ederek anlatmaya devam etti.

“Ruta onları dinlemeyerek koşar adım yola çıkmış. Yanına o çok sevdiği tarağını bile almamış. Yola çıktığında ise yalnızca bir kez dönüp evine doğru bakmış. Penceresine, “Sen yolu gözlemeye devam edeceksin ama ben yolun kendisi olacağım,” diye haykırmış ve yola koyulmuş. Yola koyulmuş koyulmasına da yol bilmez iz bilmez, bunca vakittir evinden birkaç adım fazla öteye bile gitmemiş Ruta nereye gidecekti? Günlerce, aylarca nereye ulaşacağını bilmeden yürümüş de yürümüş. Yolda rastladığı kimselerden aldığı birkaç lokmayla açlıktan ölmemeyi başarmış. Çeşmelerin başında kana kana su içip midesini suyla doldurmuş.”

Rehber bir adım yana kayarak dizleri üzerinde sefil haldeki bir heykeli işaret etti.

“Ruta çok fazla kilo vermiş, bitap düşmüş. Güzelim saçları çalı süpürgesine dönüşmüş. Her gün özenle taradığı saçlarının bu yeni hali kendisini daha da üzüp perişan etmesine sebep olmuş. “Keşke yolu gözlemeye devam etseydim,” diye hayıflanmaya başlamış. Dizleri üzerine çökmüş ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamış. O sırada yanına yaklaşan bir atlıyı fark edememiş. Ellerini yüzüne sıkıca kapatmış, haykıra haykıra ağlarken attan inen kişi yavaş adımlarla yanına yaklaşmış. Bir dizinin üzerine çökerek Ruta’nın yüzünü kapatan ellerini usulca çekmiş. Ruta kendisine dokunan ellerin sahibini görmek için gözlerini kırpıştırmış. Karşısındaki de ona merakla bakmaya başlamış. Bu bakışma ikisinin kalbine o anda anlayamadıkları bir kıvılcım çakmış.  Ruta’nın yerden kalkmasına yardım eden bu kişi Ferox adındaki bir delikanlıymış.”

BİZİ AYIRAN ŞEYLER 2 "AŞK VE EMEK"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin