Bölüm 15 "Mızıkçı"

12 2 11
                                    

“Satışların nasıl gidiyor?” diye sordu yan tezgâhın sahibi olan Perihan. Kendisi bir sebze üreticisiydi ve hiçbir hileye başvurmadan dürüstçe satışını yapıyordu. Sebzelerinin müşterisi çoktu ve güler yüzlü olduğu için herkes tarafından sevilirdi. Bir saattir aralıksız satış yaptıktan sonra dinlenmek için yanıma bir sandalye çekmişti. Bağırmaktan kurumuş boğazını yumuşatmak için elinde tepsiyle dolaşan çocuğu durdurarak hem kendisi hem de benim için çay almıştı.
Çayımdan bir yudum aldım. “Kötü sayılmaz. Nereden baksan birkaç buket sattım.” Güldüm.

“Çiçeklerinin kokusu tüm pazara yayılmış aslında. İnsanların çiçeklerin kokusunu takip edip seni bulmaları için biraz seslensen mi acaba?”

“Seslenmek mi?”

“Tabii. Bak biz nasıl yırtınıyoruz? Sen tezgahının önündeki müşteriye sesini zor duyuruyorsun. Olmaz ki böyle!”

“Ben beceremem ki sizin gibi sesimi duyurmayı.”

Perihan çayını bırakıp ayağa kalktı. Bana da kalkmamı işaret etti. Bende çayımı kenara koydum ve önlüğümü düzelterek ona baktım. “Bak şimdi ben sana öğreteceğim. Pazarcı olmanın belli başlı kuralları vardır.” Durdu ve kahkaha atarak gülmeye başladı.
“Zühre niye öyle ders dinleyen öğrenci gibi dikkat kesildin? Şaka yapıyorum. Bunun öğrenilecek bir şeyi yok ki. Avazın çıktığı kadar bağıracaksın ancak bağırırken satış için birkaç kelime söyleyeceksin.”

Bende güldüm.

“Hadi dene bakalım.”

“Ne diye bağırayım ki?”

“Patates soğan diye değil herhalde! Dur bak şimdi ilk ben yapacağım.”
İnsanlara doğru döndü. “Pazarın en güzel çiçekleri burada! Zühre’nin çiçekleri burada! Pembe, beyaz, kırmızı, mavi! Çeşit çeşit çiçekler! Ablalarım abilerim ister kendinize alın ister sevdiklerinize… ama mutlaka alın!” Perihan’ın tezgahımdaki çiçekleri tanıtışını ve insanlara seslenişini ağzım açık izlemiştim.

“Ben bir buket menekşe alabilir miyim?” diyen bir adam tezgâha yaklaşınca heyecanla kıpırdandım ve siparişini hazırlamak üzere acele ettim. Hemen arkasından bir kadın ve onun arkasından daha pek çok müşteri çiçeklerimi almak için sıraya girmişti. Kendimi Perihan’ın enerjisine kaptırmam fazla uzun sürmemiş, kendimi “Çiçeklerim var!” diye haykırırken bulmuştum. Akşama doğru çiçeklerimin çoğunu satmıştım bile.

Pazar kalkmaya yakın birisi gelip kalan çiçeklerimi de satın aldığında sevinçten havalara uçuyordum. Tahtaları üst üste yerleştirdiğimde yardım etmek için Perihan’ın yanına gittim. “Sağ ol Perihan. Eğer çiçeklerimi satamamış olsaydım eve getirmek zorunda kalacaktım. Bu da yetmezmiş gibi yeniden kamyon kiralayacaktım. Bu yüzden kabul edersen bugünkü kazancımdan bir miktarı seninle paylaşmak istiyorum.”

“Deli misin kızım sen? Olmaz öyle şey! Ben senden para beklediğim için mi yardım ettim sanki?”

Israr edecek olduğumda beni bir güzel payladı. Ona yeniden teşekkür ettim ve kasaları kamyona taşımasına yardım ettim. Eve gitmek üzere durağa çıktığımda yüzümdeki kocaman gülümsemeyi silemiyordum. Daha önce bir günde bu kadar kazanmamıştım çiçeklerimden. Otobüsün gelmesini beklerken telefonum çaldı. Arayan kayıtlı olmayan bir numaraydı. Cevap verdim.

“İyi akşamlar Zühre Hanım ile mi görüşüyorum. Zühre Çiçekçilik.”

“Evet. Buyurun.”

“Kusuruma bakmayın sizi bu saatte rahatsız ediyorum.”

“Önemli değil. Söyleyin lütfen.”

BİZİ AYIRAN ŞEYLER 2 "AŞK VE EMEK"Where stories live. Discover now