Bölüm 20 "Yanlış Anlaşılma"

9 2 38
                                    


Birkaç gün sonra Dilara’dan gelen telefonla hazırlıklara başlamıştım. Bahçedeki çiçekleri güzelce hazırlayarak dükkâna götürmek üzere çalışmaya başlamıştım. Fatma evden sabah vakti çıkmıştı ve bende o gittikten hemen sonra bahçede çalışmaya başlamıştım. Bahar’ın kardeşi Oktay bir pikap ile evin önüne geldiğinde çiçekleri kapının önüne çıkarmaya başlamıştım bile. Bana yardım ederek çiçekleri pikabın arkasına yerleşti. İşimiz bittiğinde evin kapısını kapatıp Oktay ile dükkâna gitmek için yola koyuldum.

Oktay yeni üniversiteye geçmiş genç bir çocuktu. Ablasına yardım etmekten şikâyet etse de onu çok sevdiği belliydi. Yol boyunca Dilara’nın nasıl başının etini yediğini, dükkânda tonla iş yaptırdığını söyleyip durmuştu. Tüm bunları söylerken kızgın da değildi üstelik.

Dükkânın önüne geldiğimizde Dilara bizi kapıda karşıladı. bana sarılırken, “Hoş geldin Zühre! Umarım dükkânın düzenlenmiş halini beğenirsin.” Dedi. İçeri girdiğimde her şeyin ama her şeyin benim ona söylediğim haliyle yapıldığını görünce olduğum yerde kaldım. Gözlerim etrafta dolaşırken yüzüme bir tebessüm yayılmıştı. Burası benim hayalimdeki çiçekçi dükkanına benzemişti. Tek farkı sahibinin isminin Zühre olmayışıydı.
“Nasıl olmuş?”
“Çok güzel.”

Oktay çiçekleri içeri taşımaya başlamıştı bile. “İşte benim sayemde! Ben defalarca kez yeniden düzenlemeye razı olmasaydım böyle olmazdı. Kıymetimi bil abla!”

“Gevezeliği bıraksan mı Oktay? Bunları hayrına yaptın sanki?” Bana baktı.
“Benden para aldı yardımının karşılığı.”
Güldüm.

“Hey, ben o paranın daha fazlasını hak ediyordum bir kere. Sen parama kesik bile attın!”

“Ne? Fazladan para bile aldın sen! Hem daha işimiz bittiği saniye paranı almak için diretmedin mi?”

İkisinin atışmalarını dinlerken içeride birkaç adım attım. Elimi birazdan çiçeklerimle dolu olacak stantlarda gezdirdim. İkisinin tartışması benim etrafta dolaşıp çiçekleri yavaşça yerlerine yerleştirmeye başlamamla kesilmişti.

Bana yardım etmek için hareketlendiler. Birkaç saat içinde çiçekleri yerleştirme işini tamamladık. Dışarıdaki sergiyi de düzenlediğimizde dükkânın kapısındaki kapalı yazısının diğer yüzünü çevirdik.
“Hayırlı olsun,” dedim Dilara’ya bakıp.
“Hayırlı olsun hepimize.”

İşimiz bitmişti ve tek yapabileceğimiz şey müşterilerin gelmesini beklemekti şimdilik. Meraklı bakışlar ve çiçeklerin mis kokusuna dayanamayanlar dükkâna adımını attığında bir saatlik bekleyişimiz sona ermişti. Köşede durarak Dilara’nın satış yapmasını izledim. Eli ayağına dolanıyordu. Yanına gidip paketlemekte zorlandığı buketi hazırlamak için kendisinden izin istediğimde bana minnetle gülümsedi.

Gün boyunca paketleme işini üstlendim. Dilara da kasayla ilgilendi. Gün sonunda çiçeklerin bir kısmını satmayı başarmıştık. Dilara bana kasadan çıkardığı parayı uzatırken, “Bugün için,” dedi. parayla birlikte elini nazikçe ittim. “Daha yolun başındasın. İhtiyacın olur. Şu an bana para vermene gerek yok.”
“Ama…”
“Aması yok. Hem bu benim ikinci işim. Sana söyledim ya.” Ona Fatma ile olan işlerimi anlatmıştım.

Dilara parayı avcunda tutarken, “Yine de ihtiyacın olduğunda bende paran olduğunu bil.” Dedi.

Kafa salladım. “Tamam hadi etrafı toparlayalım da dağılalım.”

Temizlik ve düzenleme işine başladık. Oktay dışarıdaki sergiyi toparlarken biz de içerideki işleri halletmeye çalıştık. Bu sırada dükkânın kapısı açıldı. “Merhaba bir buket papatyanız var mı?”

BİZİ AYIRAN ŞEYLER 2 "AŞK VE EMEK"Where stories live. Discover now