Bölüm 38 "Kuruntu"

11 1 14
                                    


“Özgür?” kaşlarım hayretle yukarı doğru kalkarken onun da şaşkınlıkla bana baktığını fark ettim. “Zühre?”

“Sığınağımı bulmuşsun.” Dalları kolumla kaldırarak adım attım ve yanına oturdum. “Burayı nasıl buldun?” Aklıma gelen anıyla kıkırdadım. “Ah tabi ya! Burayı nasıl bulduğunu hatırladım şimdi. Bir keresinde uyuyakalmıştım burada.”

Beni onaylarcasına mırıldandı. “Uyumak için iyi bir yer gibi görünüyor.”

Yeniden güldüm ama Özgür tebessüm ederek yüzüme bakmakla yetindi. “Şey… her şey yolunda mı?” diye sordum. belli belirsiz kafasını salladı. Ama cevabını anlayamamıştım. “Sorun ne? Anlatmak istersen…
dinleyebilirim.”

“Beni boş ver sen şimdi. Sen neden yine buraya sığındın?” diyerek konuyu geçiştirdi.

“Önce seni dinlemek isterim. Tabii çok özel değilse. Yardımcı olabil-” Özgür’ün bakışları beni susturmuştu. Dinlemek için direttiğim konunun öznesi ben olabilir miydim? Eğer bensem bunu dinlemek için bu kadar ısrar etmem doğru muydu? Ve ona nasıl yardımcı olabilirdim ki?

“Evet. Özel.” Demekle yetindiğinde yüzümde nasıl bir ifade belirdiyse gülümsedi. “Sen anlat o yüzden.”

“Dinlemek istemezsin.”

“İsterim.”

Beni teşvik etmesiyle birlikte kendimi yaşadıklarımı anlatırken bulmuştum. Beni hiç bölmeden, dikkatle dinlerken bazen kaşlarını çatıyor, bazen alnındaki çizgiler belirginleşiyor, bazen de bir şey düşünür gibi çenesini kaşıyordu. Olanları olduğu gibi anlattıktan sonra, “Biri bitmeden diğeri başlıyor ve ben cidden artık katlanamıyorum,” diye ekledim.

“Bunları ona anlattın mı? Yani o ikisinin sana söylediklerinden haberi var mı?”

Kafamı iki yana salladım. “Daha yeni oldu. O kadar sinirlendim ki. Biraz yürüyüş yapayım dedim ve buraya kadar geldim işte. Ona anlatmalı mıyım?”

“Elbette.”

“Ama ben onları dikkate almadım ki. Tabii biraz damarıma bastılar orası ayrı. Ama… şimdi ortalığı karıştırıyormuşum gibi…”

Özgür onaylamaz bir ses çıkardı. “Sonuçta evine kadar gelip sana demediklerini bırakmadılar. Onlarla arkadaşlığı sürüyorsa bunu bilmeli. Onlardan uzak durulması için gereken her şeyi yapmışlar bana kalırsa. Hem sonra sen rahatsız olmaz mısın bundan sonra? Onlarla bir araya gelme ihtimalin olmaz mı? O zaman ne yapacaksın?”

Burnumdan derin bir nefes verdim. Bir rüzgâr, altında oturduğumuz ağacın dalları arasında dolaşıp kurumuş yapraklarında dans etmeye başlarken kafamı kaldırıp dallara baktım. “Bilmiyorum. Aslında bende söylemenin doğru olduğunu düşünüyorum. Koray meselesinden sonra bir de bunlarla uğraşmak istemem açıkçası.”

“Söylemen en doğrusu olacaktır.”
Özgür’e baktım. “Seninle konuşmak iyi geldi. teşekkür ederim.”
“Lafı bile olmaz ama sen dediklerimi unutma. Seni kimsenin üzmesine, sinirlendirmesine izin verme.”

Elini bana doğru yavaşça uzattığında put gibi kaldım bir anda. Saçıma düşen bir yaprağı alıp elini benden uzaklaştırdı. Yaprağı parmakları arasında tutarken, “Zühre, seni evine bırakmamı ister misin?” diye sordu. “Seninle burada sonsuza dek durabilirim tabii. Ama hava baya serinledi ve hasta olmanı istemiyorum.”

“Eve gitmek istemiyorum. Fatma bu akşam geç gelecek.” Saate bakmak için telefonumu aradım. Evde unutmuş olmalıydım. “Off telefonumu evde bırakmışım.”

BİZİ AYIRAN ŞEYLER 2 "AŞK VE EMEK"Où les histoires vivent. Découvrez maintenant