Bölüm 39 "Rakip"

23 2 23
                                    


YILMAZ


Fatma’nın ısrarıyla aşağıya inmek zorunda kaldığımda salonda volta atmaya başlamıştım. Zühre’nin kendini odaya kapatmasından son derece huzursuzdum. Onunla doğru düzgün konuşamamıştım bile. Kavgayı tatlıya bağlamadan evden ayrılmayacağımı adı gibi biliyordu. Bu tüm gece de sürse onu görmeden hiçbir yere gitmeyecektim.

Salondaki voltam düşüncelerimin dalgalanmalarıyla hızlanıp yavaşlarken Fatma nihayet salon kapısından içeri girdi. Durup ona doğru döndüm. “Ağlıyor mu?”

“Şu an biraz daha sakin.” Geçip koltuklardan birine oturdu. “Özel meselelerinize karışmak istemiyorum ama Zühre üzülürse ben de çok kalp kırarım. Mesele ne olursa olsun.”
Kaşlarımı çattım. “Onu bile isteye üzer miyim ben? Kavga çıkardığı konu o kadar tuhaf ki!”

Fatma bir şey demeden yüzüme bakmayı sürdürdü. Karşısındaki koltuğa geçip oturdum. “Büşra ve Özge’nin şakalarını gerçek zannetmiş,” diyerek lafa başladım. “Onların eğlence anlayışları biraz farklı, kabul ediyorum.”

“Ne şakası yapmışlar?”

Sıkıntıyla nefes verirken arkama yaslandım. “Sözde Büşra ve ben birbirimizden hoşlanıyormuşuz. Zühre geri gelince aramız bozulmuş falan. Aklın alıyor mu bunların gerçek olmasına? Bu yüzden onlarla görüşmememi istedi!”

Fatma’nın çehresi sertleşirken hayretle kaşlarımı yukarı kaldırdım. “O bakışlar ne öyle? Böyle bir saçmalığa inanıp da bana onlarla görüşme dediğinde ne tepki göstermem gerekiyordu? Onları senelerdir tanırım. Neyi ne maksatla söylüyorlar anlarım. Besbelli şaka yapmışlar. Ama Zühre’nin böyle bir tepki vereceklerini kestirememişler.” Açıklamayı sürdürürken Fatma’nın kaşları biraz daha çatılmıştı. "Ne?" Der gibi bir yüz ifadesiyle ona bakmaya başladım.

“Yılmaz tüm bu kavga bunun için miydi?”

“Evet! Sen de şaşırdın, değil mi? çok saçma-”

Fatma kollarını göğsünde birleştirdi. “Bunun için miydi derken Zühre’nin yaptıklarından bahsetmiyordum. Senin yapmadıklarını kastediyordum. Israrla savunduklarından.” Sıkıntıyla yerinde kıpırdandı. “Onu iyi tanıdığını sanırdım Yılmaz.”

“Tanıyorum!” diye çıkıştım. “Hem de çok iyi tanıyorum. Ancak bu yaptığına anlam veremiyorum.”

Fatma bir iki dakika sessiz kaldı. Ardından yerinden usulca kalktı. “Onun sana çok güvendiğini biliyor musun? Daha doğrusu sana yeniden çok güvendiğini.” Zühre’nin ortada bıraktığı faraş ve süpürgeye doğru ilerledi. “O kendini bilmez bir kadın değil. Kıskanç hiç değil. Yani senin düşündüğün şekilde değil. Sana güveniyor, bu şüphe götürmez bir gerçek. Sana her şeyden çok güveniyor ama etrafınızda güvenilmez insanlar olsun istemiyor. Ama sen bunu anlamamakta diretiyorsun Yılmaz. Kardeşimi üzüyorsun!”

Yutkundum. Fatma’nın sözleri suratıma bir tokat gibi inerken sersemlemiş bir halde ona bakmayı sürdürdüm.

“Zühre ortada hiçbir sebep yokken onunla görüşme, bununla konuşma diyecek birisi değil. Bilmem farkında mısın ama her şeye rağmen seni kabul eden o. Ama sen…”

“Ama ben ne? Tamam kabul ediyorum geçmişte bazı hatalar yaptım ama bedelini ödedim.”

Fatma kafasını iki yana salladı. “Ben kendi canımın acısını bilirim. Sen bedel ödemiş olsan bile Zühre kadar ödemiş olamazsın.” Süpürgenin sapını tırnaklarını geçirir gibi tuttu. “Ve tüm o acıya rağmen seni yeniden hayatına kabul eden kardeşime bunu yaşatamazsın!” Yeniden kaşları çatılmıştı. “O seni affetmiş olabilir ama ben asla affetmedim Yılmaz. Sen onun altı yılını zehreden birisin benim gözümde. Ha bir araya geldiğinizde sevinmedim mi? Elbette Zühre mutlu olduğu için sevindim. Ama senin ona yaşattırdıklarını asla unutmadım. Unutmayacağım da.” Parmağını kalbinin üzerine bastırdı. “Onun döktüğü her gözyaşlarının izi aha şuramda.”

BİZİ AYIRAN ŞEYLER 2 "AŞK VE EMEK"Where stories live. Discover now