Kaçamak

2.6K 87 24
                                    


"Seneye mumları beraber üflemeye hazır mısın babacığım?"

Okuduğu cümlenin kalbindeki etkisiyle yanındaki karısına döndü Sadi. Parmakları arasında tuttuğu eli sıktı hafifçe, sanki Songül yaşadığı bu hissi anlamıyormuş gibi onun da kalbine iletmek istemişti bu hareketiyle.
Songül adamın gözlerinden bir saniye bile bakışlarını kaçırmazken gitti bir yıl öncesine. Sadi'ye bir adım atacak kadar güvendiği, hislerini ilk açıkça belli ettiği güne.

Sadi'nin aklından geçen düşünceler de farksız değildi. Tek başına çıktığı yolunda önce Songül'ü bulmuş, aile olmuşlardı. Şimdi ise o küçük aileye gelmek üzere olan minik bir can, Songül'ün ultrason fotoğrafına yazdığı gibi seneye bu mumları beraber üfleyeceği bir kızı vardı.

Sadi'nin kalbini ağırlaştıran başka bir şey daha vardı bu yazıda. Karısının dile getirmeden hatta belki kendisi bile farkında olmadan yazdığı dileğiydi bu:
Sadi'yi seneye kucağında kızıyla beraber görmek.

Songül'ün içine yerleşmişti o korku bir kere. Sadi'nin vurulmasıyla da daha derine inmişti. Sadi de farkındaydı kolay kolay yerinden söküp atamayacağını. Ama en azından tekrar o korkuyla kadını baş başa bırakmayacaktı, attığı her adıma daha çok önem verecekti karısı ve kızı için.

Sadi erimek üzere olan mumu hızlıca üfledi, alkış sesleri kulağını doldururken karısına döndü. Ellerini ayırıp sarıldı kadının beline, mümkün olduğunca sıkıcaydı bu sarılması.
"Seneye beraber üfleyeceğiz karıcığım, üçümüz."

Adamın sesi kulağında olsa da sözlerinin hepsi kalbindeydi Songül'ün. Belli belirsiz bir öpücük bıraktı adamın boynuna, kimsenin görmediği ama Sadi'nin ılık dudakları hissettiği bir öpücük.

Ayrıldıklarında adamın yanaklarına koydu ellerini Songül, göz bebeğine bakarken kendi yansımasını görecek kadar dikkatle bakıyordu. Baş parmağını yanağına bir kez sürdükten sonra gülümsemesiyle birlikte "İyi ki doğdun hayatıma." dedi.

Sadi yanında iştahla pastasını yiyen karısını gülümseyerek izlerken kadının başını çevirmesiyle göz göze geldiler.
Songül pastasının küçük bir bölümünü yemiş olan adamın dikkatli bakışları ile "Noldu?" dedi.

Sadi omuzlarını hafifçe silkip gülümsemesini soldurmadan karşılık verdi. "Hiiiç."

"Hiiiç ise vardır bir şey."

"Yok aslında ama ısrar ediyorsun madem..." başını yaklaştırdı Sadi kalabalığın kendi halinde olduğunu görünce "çok güzel yiyordun canım çekti."

Songül adamın tabağını işaret etti gözleriyle. "Tabağındaki yememişsin bile."

"Sadece pastayı değil ki."

Gözleri açıldı Songül'ün adamın sözü karşısında, tabağını sehpaya bırakıp adamın koluna uzandı, küçük bir cimcik attı. "Sus."

"Yaralıyım ben, yaralı."

"Hiç yaralı gibi değilsin ama."

Sadi kahkaha atmamak için kendini zor tutarken elini kadının yanağına çıkardı. "Oyy karıcığım sinirlenme, al pasta ye."

Adamın elindeki tabağı aldı Songül "Ver ya yiyeceğim. Kızımın canı istiyor zaten."

"Yesin tabii kızım, canım kızım. Bol bol yedir anneye."

"Yedirsin yedirsin de kilo hep bunlar."

"Veririz karıcığım."

Songül dudakları arasındaki çatalla birlikte adama döndü bu sefer. Sadi yakalanmış gibi ellerini kaldırdı göğsüne kadar.
"Tamam demedim bir şey."
Çatalı dudaklarından ayırıp gözlerini kısarak baktı adama Songül. "Sen yine çok fena oldun."

Seni Bulduğum Şehir | SadgülWhere stories live. Discover now