Fotoğraf

1.4K 79 21
                                    



Şöminedeki odunların çıtırtılar kulağına ulaşırken bakışları yan tarafındaki sessizliğe gömülen kocasındaydı Songül'ün. Eve girdikleri andan itibaren bu konuyu kendi kafasında kurup duruyordu belli ki Sadi. Songül'ün sessizliği ise adama zaman tanımasındandı, biliyordu artık Sadi'nin bir yerde pes edip her şeyi anlatacağını.

Adamın mavi gözlerine yansımıştı alevlerin kırmızılığı, belki farkında değildi Songül ama sadece yanan odunların yansıttığı kızarıklık yoktu kocasının gözlerinde. Çektiği her sıkıntılı iç çekişte bir göz damarı daha belli ediyordu kendini.

Suskunlukla geçen dakikaları takip ediyordu Songül yelkovanın sesinden. Bir eli göbeğinden hiç ayrılmamışken kızının dur durak bilmeyen hareketlerini hissediyordu. Sadi'ye de bunu söylemek isteyen bir yanı hevesle can atsa da engel oluyordu kendine. Önce kocasının zihnini esir alan dumanları bertaraf etmesi gerektiğinin farkındaydı.

Songül daha fazla dayanamadı yüzü gittikçe düşen adamı görmeye. Boştaki elini dizine çarpan dizin üzerine yerleştirdi, yavaşça kastı parmaklarını varlığını hissettirmek için.
Sadi yanı başındaki karısına çevirdi bakışlarını, bir cevap bekleyen gözlerle buluştu.

Anladığını gösterir gibi başını usulca eğdi bir kez, yutkunması Songül'ün kulağına ulaştı. Bakışları topladığı bacaklarının önüne koyduğu fotoğrafı buldu. "Benim çocukluk fotoğrafım bu."

Adamın çatallı çıkan sesiyle konuşmaya hazır olduğunu anladı Songül, biraz dikleştirdi omuzlarını tüm ilgisini Sadi'ye verirken.

"Bu fotoğrafım nasıl buraya geldi ben anlamıyorum Songül."

Songül'ün de kafasını allak bullak etmişti bu durum, ihtimaller üretmeye başladı kısa sürede.
"Kıyafetlerinin arasında falan mıydı belki yanlışlıkla valize koymuşumdur."

Sadi kafasını salladı olumsuz anlamda.
"Öyle değil Songül."
Uzumca aldığı nefesi yine uzunca verdi Songül.
"Bu fotoğraf yoktu evde. Yani annemle babamın Mardin'de yaşadığı evde. Bu fotoğraf hep ordaydı, ben sonra eşyaları almaya gittiğimde yoktu."

Songül duydukları ile şaşkınca aralanan gözlerine engel olamadı, sesine de yansıdı bu şaşkınlık.
"Tek kopya mı?"

Sadi'nin başını sallamasıyla adamın çıkmakta zorlandığı bilinmezlik çukuruna kendi de düştü. Gözlerini kapattı bir an bedenini saran ürperti ile. Sadi'yle o kadar şey yaşamışlardı ki artık şaşırmam dedikçe daha çok şaşırmaya başlıyordu. Ama en çok da yine korkuyordu. Sadi de korkuyordu üstelik bu kez.

Kadının gözlerini kapattığını görünce anladı Sadi kadının duygu karmaşasını. "Songül."

Yeşil gözlerini buluşturdu adamın mavi gözleriyle Songül.
Sadi dizinin üzerinde olan ince parmakları sardı hızlıca. "Korkma tamam mı?"

"Kendim için değil ki, senin için korkuyorum ben."

Sadi önündeki geçmişini hatırlatan fotoğrafa baktı. Kaybettiği ailesini, bıraktığı işini, Songül'e söylediği yalanları, kadını bu yüzden üzdüğü her günü hatırladı çocuk Sadi'nin yüzünde.

Belinden çıkardığı silahıyla bırakmıştı tüm geçmişini de orada. Vücuduna giren kurşunun izini her görüşünde geçmişini hatırlayacağını sanarken kim olduğunu tahmin bile edemediği kişi tarafından hatırlatılıyor oluşuna istemeden de olsa sinirlendi.
Songül'e tekrar korkular yaşatan şu anı silmek ister gibi iki parmağıyla tuttuğu fotoğrafı attı yanan odunların yanına.

Songül bir kaç saniye içerisinde küle dönen fotoğrafa bakarken Sadi'ye seslendi istemsizce. "Sadi."

Avucu arasındaki eli kaldırdı yavaşça Sadi, biraz uzamış sakallarına sürdü usulca. Songül adamın niyetini anlayınca avuç içini bastırdı boydan boya adamın yanağına. Baş parmağı ile burnunun hizasından başlayarak elmacık kemiği üzerinde gezinmeye başladı.

Seni Bulduğum Şehir | SadgülWhere stories live. Discover now