Bölüm 3: Üzgünüm,

55.9K 2K 110
                                    

Anneme göre ben; özgürlüğüne düşkün, hırçın ve tuttuğunu koparan bir çocuktum. Babama göre ise her zaman onun kanatları altında kalacak olan melekler kadar masum biriydim. Ama ben Anka'ydım. Esaret altına giremeyecek kadar özgürlük bağımlısı olan, girdiğinde ise kanatlarını etrafına sararak ölmeyi bekleyecek kadar cesurdum. Şimdi ise ne yapıyordum? Esaret altına mı giriyordum. Eğer öyleyse kurtulmaya çalışmalı ya da kanatlarımı etrafıma sararak ölmeyi beklemeliydim. Ama pes etmek hiçbir zaman bana göre değildi. Yani hala savaşçı bir kuştum.

Vücuduma yapışan ıslak kıyafetlere aldırmadan biraz önce ağlayarak çıktığım odaya yöneldim. Ben bunları hakedecek hiçbir şey yapmamıştım. Üstelik bu kadar da naif bir kız değildim. Bu adam tüm dengemi daha şimdiden bozuyordu ve ben şuana kadar kurbanlık kuzu gibi bekliyordum. Hışımla odaya girdiğimde oda boştu. Aşağıya inmiş olduğunu varsayarak geri döneceğim sırada kulağıma su sesi ilişti. Banyo yapıyor olmalıydı. Bunu fırsat bilerek odadan sessizce çıktım. Merdivenleri hızlıca inerken arada arkama bakmayı ihmal etmiyordum. Kapının açık olmadığını hisseder gibiydim ama şansımı denemekten kaçınmamıştım. Ve bingo ! Şans benden yanaydı. Araladığım kapıdan dışarı bedenimin yarısını çıkarmadan önce son kez arkama baktım. Riske girmeyerek kapıyı aralık bıraktım. Siyah Porche hala eski yerindeydi. Ehliyetim olmadığından hiçbir işe yaramayacaktı. Toprak yola doğru ilerlerken üşüdüğümü hissettim. Yaza yeni yeni giriş yapıyorduk. Havalar tam ısınmamıştı ama üşütücü bir soğukluğu da yoktu. Islak kıyafetlerle dışarı çıkmadığınız sürece bu hava sorun teşkil etmiyordu. Kollarımı bedenime sararak ilerlemeye devam ettim. Fazla ağaç olmasa da büyük büyük ve yan yana sıralanan ağaçlar şuan pek hoş bir görüntü değildi. Oysa ikindi vakitlerinde burasının ne kadar güzel olabileceğini tahmin edebiliyordum.

Bir süre daha toprak yolda ilerlemiştim. Sonunda asfalt yola çıktığımda sevinç çığlıkları atıyordum. Açıkçası bu kadar kolay olmayacağını umuyordum ama olmuştu işte. Karşıdan gelen ışıkla telaşa kapıldım. Işıktan dolayı seçemesemde bunun o Porche olmadığını görünce rahat bir nefes verdim. Çılgınlar gibi el sallamaya başladım. Bu araba benim şuan tek kurtuluşumdu.

Araba yanımda durunca gözüme ilk çarpan içindekinin bir bayan olmasıydı. Sevinsem mi üzülsem mi bilemedim. Erkek olsaydı sanki daha rahat hissedecekmiş gibiydim. Çünkü o adama anca bir erkeğin gücünün yetebileceğini biliyordum. Eğilip cama vurduğumda hemen camı indirmişti kadın. Sarı saçları vardı. Dudaklarındaki ruj o kadar çok abartılıydı ki dışardan o dudakların o kadar büyük olmayacağını anlayabilirdiniz. Üzerine giydiği cesur elbise de cabasıydı. Hiçbir zaman böyle biri olmamıştım. Benim tarzım kot pantolon ve gömlekti. Çok nadir makyaj yapardım. Saçlarımı bağlamayı hiç sevmediğim için her zaman açıktı. Dalgalı olması bana bazı zamanlarda sorun yaratsa da çoğu zaman memnundum.

Düşüncelerimden genç kadının sesiyle irkildim.

"İyi misin ?"

"Ha evet evet. Şey ben... " Ona kaçtığımı söylemelimiydim. Sonuçta o da kadındı ve halimden anlayacağını umuyordum." Kaçıyordum." Ne kadar rahat söylemiştim böyle.

"Kimden ? " Omuzlarımı silkip

"Bilmiyorum ama bir psikopat olduğuna eminim. " Bu sırada beni içeri almıştı. Rahat bir nefes verip arada etrafıma bakınmayı sürdürdüm.

"Buraya nasıl geldin ?" Dışarda gezdirdiğim gözlerimi kadına çevirdim. Beni izliyordu.

"Bak bilmiyorum ben zorla alıkoyuldum ama kaçtım işte. " Kadın sanki bir şeyleri çözmeye çalışır gibiydi.

"Kaçtığın yer nasıl bir yerdi." Bu kadar soru sormasına anlam veremiyordum. Ama yardım etmeye çalıştığını umuyordum.

"Etrafında hiç ev yoktu. Fazlaca ağaç vardı bilmiyorum. Lütfen artık ilerler misin ? " Yavaşça başını salladı.

"Rengin sapsarı, arkadaki çantada su var, içmek istersin belki " Dedi. Minnet dolu bakışlarımın seyrini arkaya yönelttim. Susamıştım ama bunu o söyleyince farkettim. Arkadaki gri çantaya uzanmaya çalışırken kafama aldığım darbeyle doğruldum.

Gözlerim gelen darbeyle tekrar kadını bulduğunda bana telaşla baktığını gördüm. Başım dönüyordu. Kaçıncı darbeydi bu, üç mü ? Gözlerimin önü kararıyordu. Neden yapmıştı ki böyle bir şeyi ? Bilincim tamamen kapanmadan önce

"Üzgünüm, gerçekten üzgünüm" sözleri olmuştu son işittiğim.

SAHİPSİZWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu