Bölüm 31: Kuş Beyin,

28.8K 1.4K 95
                                    

Herkese Merhabalar :) Bir gün içinde iki bölüm atıyorum, bu da ayrı geçirdiğimiz günlere inat olsun ha ? Sizden bir şey rica etmek istiyorum arkadaşlar. Lütfen ama lütfen vote ve yorumları arttırın, buna gerçekten ihtiyacım  var. 

Keyifle okuyacağınızı düşündüğüm bir bölüm bırakıyorum  buraya. Birde Sahipsiz instagram hesabını takip etmenizi öneriyorum :) Ve sorularınız için bir ask.fm hesabı açmış bulunmaktayım, linki profilimdeki hakkımda kısmında var.

Bunun dışında Sahipsiz Romantizm içinde 14.sırada. Bu başarı hepimizin, sizleri seviyorum ve teşekkür ediyorum. Ve elinde imkanı olanlar varsa onlardan ufak bir şey daha rica etmek istiyorum. Lütfen Sahipsiz adını kullandığınız sosyal platformlarda yayın ve bizim daha çok kişiye ulaşmamız için ufakta olsa bir yardımda bulunun. Çünkü ben aç gözlü bir insan olmaya başladım ve Sahipsiz'i daha çok kişiye yazmayı istiyorum.

Bu bölüme kadar okuyup vote vermeyen arkadaşlarıma da rica ediyorum, lütfen dönüp okuduğunuz bölümleri voteleyin :)

Kendinize iyi bakın ^^.












"Kötününde kötüsüsün Uluç. Kötününde kötüsü." Sanki gerçeği benim söylememi beklemiş gibi yüz ifadesi değişti ve normalde içine çökmüş olan yanağı daha da belirginleşti. Kızmış mıydı ? Bu olanaksızdı. Kendi ağzıyla ben kötü bir çocuğum dedikten sonra benim aynı cümleleri kurmam onu etkilemezdi. Hem Uluç duygusal bir adam değildi. Bunu artık epey bir anlamıştım, anlamakta değildi aslında; bunu artık gerçek anlamda görmüştüm.

Onun duygularının olmadığını artık biliyordum ve bundan sonrası için ona göre hareket edecektim. Ona yardım etme fikrini şu andan itibaren kafamda yok etmiştim. O istemediği sürece ona yardım edemezdim. O istemediği sürece ona dokunamazdım. O istemediği sürece konuşamazdım. O istemediği sürece nefes dahi alamazdım ama o istediği an bu dünyadan tepetaklak olmuş bir vaziyette kaybolabilir, cehennemin en dibini boylayabilirdim.

"Güzel." Dedi yüzünde o siyahlar bürünmüş melek ifadesiyle. Ona neden böyle söylediğimi düşündüm. Uluç gerçekten siyahtı bunu biliyordum. İçinde küçük bir çocukta da vardı bunu da biliyordum ama ona sürekli yeni sıfatlar bulmamın nedenini bir türlü bulamıyordum. 

Belkide o her zaman aynı yüzünü bana göstermiyordu ya da Uluç bir özel güce sahipti. İstediği an onun istediği şeyi düşünüyor olabilirdim.

Bunu yapabilir miydi ? Sanki bu mümkün olabilirmiş gibi her şeyi bir saniye kenara bıraktım ve gözlerimi kısarak Uluç'a baktım. Uluç'un yüzündeki ifade yeniden değiştiğinde bile istifimi bozmadım.

"Ne yapıyorsun ?" Yanaklarındaki çukur ortadan kaybolduğunda hemen peşi sıra çatık kaşları havaya kalktı ve benimle yeniden konuştu.

"Şimdi de kafayı mı yedin ? Güzel. Daha çok işime yararsın." Deri ceketi tekrar omzuma atıp beni kolumdan tutacak olduğundan oyun oynamayı bir kenara bırakıp kolumu sertçe çektim ellerinden. Deri ceketine gönüllü olarak sırtımdaki yarayı umursamadan giydim ve ona ters ters baktım.

"İşine yarayacağım falan yok. Anlaşma yaptık. Senin istediğini yaptım. Şimdi sıra benim istediğimde ve ben bu dünyadan defolup gidiyorum Uluç. Anladın mı ?" Beni durdurmamasını ve söylediklerimi anlamasını ümit ederek ilerlemeye başladım. O kadar hızlı konuşmuştum ki ben bile şu an ne söylediğimi bilmiyordum. Hızlı adımlarla ölü adamların olduğu arabanın yanından geçtim. Normalde olsa onlara bakmayacağımı biliyordum ama her şeyi görmüş bir Anka yanım oluşmaya başladığından gözlerimi  bundan da mahrum etmek istemeyerek ölü adamlara baktım. Emre kesin bir  çözüm istemiş olacak ki ikisininde doğrudan kafalarına sıkmıştı. 

SAHİPSİZWhere stories live. Discover now