Bölüm 29/2: İzin vermem,

33K 1.9K 170
                                    

Bu bölüme part 3 gelecektir ^.^

Keyifli okumalar ♥

+175'i geçersek çok sevineceğim.

Adımlarım onun kara bulutlarına doğru ilerlerken her adımda biraz daha güvende hissediyordum.

Korkularım attığım her adımda suyun yüzüne atılan taşın bıraktığı dalgalar gibi ileriye doğru yayılıyordu ve onun kara bulutları oluşan dalgaların üzerini kapatıyordu. Uluç ona doğru attığım her adımda biraz daha geriye çekiliyordu. Artık tamamen ortadan kaybolduğunda onu göremez oldum, fakat bulutlarını hâlâ hissedebiliyordum. Erdal bana yetişip elini belime koyduğunda bile az önce Uluç'un önünde olduğu duvardan gözlerimi alamadım. Sanki yeniden belirecekmiş gibi hissediyordum.

"Bu taraftan. "Dalgalarım Erdal'ın beni çevirdiği koridora vurmaya başladı. Duvar oyuklarında olan mumların ateşi dalgalardan etkileniyormuş ama tam anlamıyla sönmüyormuş gibi alevlerini bir sağa bir sola doğru hareket ettiriyordu.

"Uluç hâlâ burada."Dedim o beni yönlendirmeye devam ederken. Erdal sesi mırıltı dolu küfürler savurdu.

"Konu sen olduğunda hiçbir şeyden emin olamıyor." Beni yeniden bir koridorun ağzına getirdiğinde karşımızda bir kapı belirdi. Erdal'ın kurduğu cümle dalgalarımın altında anlam kazanmaya çalışıyordu ama bunu yapamadı.

"Nereden çıktı şimdi bu ?" Erdal kapıyı açtı ve kendisi ile birlikte beni de içeriye soktu. Sorumu cevapsız bırakmıştı. Merakım geçtiğim kapının dışında kalırken bu sorunun üzerinde bende durmaktan vazgeçtim.

Burası siyah fayanslarla döşenmiş bir lavaboydu. Fayansların siyah seçilmiş olması başta şıklık için görünsede burnuma gelen koku bunun aksini söylüyordu. Böyle bir yerde şıklık yalnızca görünen yerde olurdu ve öylede olmuştu. O salon ancak o kadar şık bir hâle bürünebilirdi.

Erdal kolumdan tutup beni aynanın karşısına çektiğinde hâlâ etrafı inceliyordum. Lavabonun içi temiz görünüyordu ama tam olarak olduğum yerde ağır bir koku vardı.

Erdal suyu açıp elini ıslatmaya başladığında gözlerim onun uzun parmaklarına takıldı. Acelesi varmış gibi hızlı davranıyordu ve bir eli hala kolumda duruyordu. Erdal elini suyun altından çekip bir kere silkeledikten sonra beni aniden kendine çevirdi ve hiç beklemediğim bir anda uzun parmaklarını kirpiklerimin üzerinden başlatıp aşağı doğru çekti. Parmakları yüzümde düzgün bir yol izlemişti. Suyun soğukluğundan dolayı geriye çekilmeye çalıştığımda ve itiraz homurtuları lavaboyu doldurduğunda bile Erdal bana aldırmadan makyajımı dağıtmaya devam ediyordu.

Diğer kirpiğime de aynı işlemi yaptığında sonunda beni bıraktı. Canımı yakmamıştı ama ona yinede sinirlenmiştim. Aynaya dönüp yüzümün ne hale geldiğine baktım.

Berbat görünüyordum. Dayak yemiş gibi değilde, sevgilisinden ayrılmış sorunlu tiplere benziyordum. Erdal ile aynada yüz yüze geldiğimizde ona sinirle baktım.

"Neden yaptın şimdi bunu ?" Erdal omuz silkip elini tekrar suyun altına soktuğunda ondan önce davranıp suyu kapattım ve kaşlarının çatılmasını umursamadan ona dik dik baktım.

"Neden yaptın ?" Elini havaya kaldırıp bana baktı ve konuştu.

"Plan başladı Anka." Başlamış olduğunu zaten biliyordum. Buraya gelme kararı aldığım andan itibaren büyük oyun ve sonuçlarını kabullenmiştim.

"Bunu yapmak zorunda değildin." Dedim bu sefer ben homurtularımı bastıramayarak. Parmak uçlarımı akan rimelin kötü görüntüsünü azaltmak için kullanacağım sırada Erdal ellerimi tutup buna engel oldu.

SAHİPSİZWhere stories live. Discover now