Bölüm 39:

28.6K 1.1K 85
                                    

Olaysız sakin bir bölüm oldu. Umarım sıkılmazsınız.  Keyifli okumalar.

Kesiti okuyanlar için kısa okumayanlar için uzun bir bölüm olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden bana sitem etmeyin.^

Bir varmış bir yokmuş diye başlatırdı annem masalları. Zümrüt dizine yatmış olurdu genelde. Bense onları annemin yerini aldığım tekli koltuğun üzerinde dinlerdim. Ben hiçbir masalda uyumazdım. Zümrüt gece okunan masalın amacına ters düşmeyecek şekilde daha ilk dakikalarda esner, ortasına gelmeden de uyurdu. Bense annemi, masalı nasıl anlattığını, tonlamasını, kitabı nasıl tuttuğunu, okurken önüne düşen saçı nasıl geri ittiğini, babam kapıdan kafasını gösterirken nasıl gülümsediğini izlerdim. 

Ama hiçbir zaman uyumamıştım. Bir an durup düşününce uyumayı diledim. Keşke masalların sonu gelmeden uyuyan tiplerden olsaydım. Uluç benim kucaklarımda uyurken tıpkı önceki zamanlarda olduğu gibi uyumak yerine onu izlemek kanımı donduruyordu. Aslında uyumadım desem yalan olurdu. Bir an içim geçmişti ama bu yarım saat kadar bile sürmemiş, Uluç'un belimi daha kuvvetli kavramasıyla son bulmuştu.

Kucağımda bir erkek çocuğu yatıyordu. Günahkar bir erkek çocuğu ile ne yapılırdı? Parmaklarımı göğsüme dayalı duran kafasındaki saç tutamları arasında gezdirdim. Elimde olsaydı dedim içimden...bütün dertlerini unuttururdum. Ama olmayacaktı biliyordum. Çünkü ben onunkileri unuttursam bile benimkiler, bana yaşattıkları, birlikte yaşadıklarımız buna izin vermezdi. Ben bir masal kahramanı değildim. Dışarıdan birileri beni izlemiyordu. Kimse bana mutlu son yazmayacaktı. Belki son sayfam bile olmayacaktı. Kalemim tükenecek, sayfalarım gerçek hayatın rüzgarı ile uçuşacaktı.

Ben bir masal kahramanı değildim. Ben yazılan masalın okuyucusu en çokta anlatıcısıydım. Kucağımdaki erkek çocuğu da okuduğum masaldaki kötü erkek çocuğuydu. Ve bu erkek çocuğunun olağanüstü bir gücü vardı. Fazla...çok fazla acıya dayanabiliyordu. Ve ben buna bu gece hayran olmuştum.

Uyuşturucu kullanıyor olabilirdi. Uyuşturcu ile bir şeyleri bir anlığına unutuyor olabilirdi ama hiçbir duygusunu silmiyordu. Uyuşturucu kullanırken içinde beliren o kötü duyguyu bile yükleniyordu. Omuzlarına tırnakların geçirilmesine izin veriyordu ve yılmadan, pes etmeden eline verilen küçük tırnak makası ile onları yontuyordu. Ama asla yok etmiyordu.

Onu ikna edebilir miydim bilmiyordum. Tedavi olmak istemeyeceğine, hele ki klinik ya da hastahane ortamına girmeyeceğine emindim. Ama onu evde tedavi olması için ikna edebilirdim. Uluç zengindi. Bunu karşılayabilecek tüm maddiyat onda mevcuttu. Hatta yurtdışına bile çıkabilirdi. 

Parmaklarımı saçlarında gezdirmeye devam ettiğim sırada kasıldı. Belime doladığı kollarını daha ne kadar kasabilirdi bilmiyordum ama canım yanmaya başlamıştı. Elimin birini omzuna indirdim ve onu biraz olsun benden uzaklaştırmayı denedim. Kafasının yerinde olmadığını sandığımdan bunun kolay olacağını düşünmüştüm. Ama sandığım gibi olmadı. Önce huysuzlandı ve erkeksi bir sesle mırıldandı. Bu hareketine gülümsedim. Sonra kolunun birini çekip göğsümde yaslı duran başına getirdi ve biraz önce dokunduğu yerlerde benim parmaklarımın gezindiği yeri kaşıdı. Daha sonra  sanırım kafasını toplayabilecek kadar vakit kazandıktan sonra kendini benden uzaklaştırıp olduğumuz konuma baktı. Kendine tam anlamıyla geldiğini düşünmüyordum ama artık normalleştiğini üzerine yerleşen soğukluğundan anlayabiliyordum. Yönünü benden tarafa çevirip sağa sola baktığında ne olduğunu anlamaya çalıştım. Bir şeyler arıyor gibiydi. Sonra aramaktan vazgeçmiş olmalı ki ayağa kalktı ve merdivenlere doğru yürümeye başladı.

"Benimle gel Anka." Onu oturduğum yerde hareketsiz durmaya devam ederek izledim. Peşinden gitmiyordum. Tam anlamıyla ne yapacağımızı bilmeden de onun peşinden gitmek gibi bir aptallık yapmayacaktım. 

SAHİPSİZWhere stories live. Discover now