Bölüm 5: Geri geleceksin,

53.1K 1.8K 35
                                    

Bu bölümü sevgili kardelenartuk3 e ithaf ediyorum. ♥

Koşar adımlarla karanlık koridordan bar kısmına geçtiğimde birkaç kişiyle göz göze geldim. Ama yaptıkları işten daha önemli olmadığım için önemsenmedim. Buradaki herhangi birinden yardım isteyemeyeceğimi biliyordum. Çünkü o gün Uluç beni tutmuş götürürken sadece izlemişlerdi. Ondan korkuyorlarmıydı bilmiyordum ama şuan benim korktuğum barizdi.

Arkamda kalan koridorun girişine bakarken tekrar hızlandım. Henüz onu görmemiş olmam peşimden gelmeyeceği anlamına gelmezdi. İçerisi herzamankinden çok daha kalabalıktı. Bu ilerlememi zorlaştırıyordu. Kaç kişiye çarpmıştım sayamıyordum bile. Normalde olsa durup onlardan özür dilerdim ama şuan bunu önemseyecek durumda değildim. Onlarında umursadığı pek söylenemezdi.

Temiz hava yüzüme çarptığında terlediğimi de ancak o zaman anladım. Ellerimi saç diplerime götürdüğümde sırılsıklamdı. Korkudan mı yoksa biraz önceki sıkış tepiş insanlar arasından ilerleme çabamdan dolayımıydı bilmiyordum.  Karşımda duran karanlık, zifiri karanlık sokağa doğru koşmaya başladım. Arkamı dönüp peşimden gelen kimse varmı diye kolaçan ettim. Kimse yoktu. Ama ben peşimden geleceğini düşünmüştüm ki kesinlikle gelirdi sadist kılıklı adam. Acaba bayıldığı için mi gelememişti ? Neyse neydi. Canı cehenneme! Hiç hak etmediğim halde yaşamış olduğum şeylerin bir karşılığı olsaydı bayılmak çok hafif kalırdı.

İkinci defa karanlık bir sokağa döndüğümde boğazım hızlı nefes almaktan dolayı acıyordu. Uluç'un vermiş olduğu ceketi omuzlarımdan indirip kollarımı içine geçirdim. Önümü iliklerken onun ne kadar kalıplı olduğunu da bu ceket sayesinde anlamış oldum. Üzerimi çekiştirmeyi bırakıp, peşimden de birinin gelmediğine emin olduktan sonra sırtımı soluklanmak için duvar sandığım şeye yaslayıp dizlerime doğru eğildim. Dizlerim titriyordu ve peşimden birinin gelmemesi beni gelme ihtimalinden daha çok korkutuyordu. Çünkü kolay olan her şeyin altından daha büyük bir bela çıkıyordu.

Ona bu işlerle alakam olmadığını söylediğimde beni anladığını söylemişti ve evime bırakması için o adamı görevlendirmişti. Kendimi eve gidiyor sanıyorken aslında bok çukuruna doğru ilerliyordum. Yaşadığım şey...taciz...taciz mi demeliyim ? Kesinlikle. Hiç haketmiyordum. Eğer Uluç oyunu sürdürmeye devam etseydi sonum gözümün önüne gelen çıplak kadınla aynı kaderi paylaşıyor olacaktı. Acaba ben gelmeden önce ona neler yapmışlardı ? Dayak...çokça ve ağrı verici. Ya da tecavüz ? Bağırış, çağırış ve yardım yakarışları arasında bir tecavüz.

Gözlerimden akan yaş tüm dengemin altüst olduğundan dolayıydı. Sadece Melisa'yı merak ettiğim, nerede takıldığını görmek için bu lanet izbe yere gelmiştim. Ama geldiğimden beri başıma gelmeyen halt kalmamıştı. İlk önce satılmıştım. Daha sonra sarsmalar eşliğinde onların deyimiyle Sahibimle tanışmıştım. Sonra kaçmış ama o kadın yüzüne tekrar yakalanmıştım. Uluç'u ikna edip beni serbest bırakmasını istediğimde inandığını söyleyip beni evime bıraktırma nezaketi bile göstermişti. Ama bu oyunun parçasıydı. Evet ben kuklaydım ve onu eğlendirecek bir oyun oynamıştım.

Yorgun bedenimi daha fazla ayakta tutamayarak olduğum yere çöktüm. Etrafımda olan şeyleri karanlıktan dolayı seçemiyordum ki bunun başlıca sebeplerinden biri de sokağın hiç aydınlatması olmamasıydı.

Üzerimdeki siyah cekete şükrettim. Eğer birileri benim peşime düştüyse çok rahat saklanabilirdim. En azından gün doğana kadar. Daha fazla burada durmamak adına tekrar ayağa kalkacağım sırada elim bir şeye temas etti. Çok geçmeden bunun bir bacak olduğunu anlamıştım. Korkudan dolayı çığlık atacakken buna yine elimle engel oldum. Soluğumu tutarak yerde yatan her kimse nefes alıyormu diye kafasını aradım. Boyun kısmıma ulaştığımda yaşadığını atan damarından anlamıştım. Boynunu ararken tüm vücudunu ellemiştim ve bu bedenin bir kadın bedeni olduğunu anlamıştım. Üzerimdeki ceketi çıkarıp zar zor doğrulttuğum kadına geçirirken

"Beni duyabiliyor musunuz ?" Diye seslendim. Tepkime sadece iniltilerle cevap vermişti. O an aklıma gelen şey gerçeği görmemi sağladı. Bu kadın, yerde çıplak gördüğüm kadındı.

Hızlıca herhangi bir şey seçemesemde etrafı taradım. Buraya gelmişlerdi. Kıl payı kurtulmuştum yani. Kollarından tuttuğum kadına baktım bir süre. Buradan çıkmam lazımdı ama onu burada bırakamazdım. Beni yavaşlatacağını da biliyordum ama.

Sağ kolunu omzuma doğru atıp bende sol kolumu onun beline doladım. Çok ağır olmadığı için doğrultmam kolay olmuştu. Çıplak bedenini üzerine verdiğim ceketin zar zor kapattığına emindim. Bir iki adım atıp onu da adım atması için zorladım. Onu sürüklüyordum ve bunun çıplak ayaklarına zarar verdiğine emindim.

Bir şeye takılıp yere kapaklandığımda kendimden çok onu düşünüyordum. Müthiş bir inilti çıkmıştı hala kollarımda duran kadından. Sinirden tekrar gözlerim dolarken

"Özür dilerim. Özür dilerim. " Diye fısıldadım kadına. Ayağa kaldırmaya çalıştığımda bunun böyle olmayacağını biliyordum. Duvarın köşesine kadını dayarken.

"Beni burada bekle " Dedim. Kolumu belinden çekerken kadın ilk defa harekette bulunmuştu ve elimi tutmuştu.

"L..fen. Beni....bırakma " Zar zor seçebilmiştim bu kelimeleri. Acı çektiği her halinden belliydi.

"Sakin ol. Seni bırakmayacağım. Yardım getireceğim. " Diye hızlı ve sessizce konuştum. Kolumu son kalan gücüyle tutuyordu. Yavaşça elini elimin üstünden alırken ona güven vermek istercesine sarıldım.

"Geri geleceğim. Söz veriyorum." Dedikten sonra vakit kaybetmeden koşmaya başladım. Geri dönmek içinde kafamda belirli yerler kodluyordum. Bilmem kaçıncı sokağı dönerken sonunda caddeye benzer bir yerde geldim. Birkaç kişi taksiden iniyordu. Hızlıca yanlarına koşarken de etrafıma bakmayı ihmal etmiyordum. Hala peşimden gelmemesine anlam veremiyordum.

"Lütfen yardım edin." Sesim çok cılız ve anlaşılmaz çıkmıştı. Önümde duran, bir anda sarmaş dolaş olan çifte bakıyordum. Sesimi duyaramamış olmalıyım ki aldırmadılar.

"Lütfen yardım edin. " Dediğimde kızın dikkatini çekebilmiştim ama sevgilisiyle yiyişmek daha önemli olduğu için devamı gelmemişti. Çaresizce etrafa bakarken kolumda bir el hissettim. Sanırım yakalanmıştım.

Yavaşça arkamı dönerken yaşlı bir amcayla karşılaştım. Yüzündeki babacan gülümsemesiyle

"Gel evladım. Bin hadi "Diye önündeki taksiyi gösterdi. Tüm minnetlerimi bakışlarımla adama sunarken vakit kaybetmeden ön koltuğa yerleştim. Yaşlı amca da binince geldiğim sokağı işaret ettim. Zihnimde kotladığım biraz önceki geldiğim yerlerin izini sürüp tahmin ettiğim sokağa geldim. Taksinin farlarından dolayı sokak aydınlanıyordu ama kız yoktu. Yanlış mı geldim diye tereddüt ederken yerdeki siyah şey dikkatimi çekti. Arabadan inip ona doğru ilerlerken henüz köşeyi dönmekte olan kişi dikkatimi çekti. Pür dikkat köşeyi dönmekte olan adamı izlerken birden durdu. Bir süre sadece bekledi ve sonra kafasını hafifçe arkaya çevirdi. Beni göremediğinden emindim ama benim burada olduğumu biliyor gibiydi. Onu izlediğimi bildiğini gösterir gibiydi. Elimi biraz önceki kadının bulunduğu yerdeki siyah şeye yani cekete uzatırken kafam hala o adamdaydı. Uluç muydu o ? Seçemiyordum ama ona çok benziyordu. Tekrar kafasını önüne çevirip yavaş ve asil adımlarla ilerlerken elime değen kağıtla bakışlarımı onun üzerinden çekebildim. Bir elimle sıkıca ceketi tutup diğeriyle kağıdı tuttum. Arabanın farlarına doğru ilerlerken son kez arkama baktım. Gitmişti. Bir süre emin olmak için bakmayı sürdürdüm ama hayır , gitmişti.

Bakışlarımı tekrar elimdeki kağıda çevirdiğimde kırmızı bir kalemle geri geleceksin ! yazıyordu. Sadece bu iki kelime bile tüylerimi ürpertmeye yetmişti. Kendinden çok emindi. O yüzden ikinci defa benimle oynuyordu. Evet benimle oynuyordu. Eğlencesine bırakıyordu beni. Başından beri beni izlemişti ve bundan sonra da izleyecekti. Nasıl bir bilinmezliğin içine düşmüştüm ben böyle. Kadını o almıştı belli ki, ceketin üzerine bu notu da o bırakmıştı. Söz vermiştim. Onu bırakmayacağıma söz vermiştim. Keşke bırakmak yerine onu taşımaya devam etseydim. Kahretsin !

SAHİPSİZWhere stories live. Discover now